Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

92 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Vergilius'un İzinden Giderek Aeneas'ı Selamlamak:Kartaca Kraliçesi Dido
“Troyalıyım, Aeneas benim adım, Savaş yüzünden doğduğum yerden ayrıldım, İtalya’ya gitmek üzere yelken açtım, Kutsal soyum, asayı taşıyan Jupiter’den gelir.” 1. Christopher Marlowe Kimdir?
William Shakespeare
William Shakespeare
ile aynı dönemde yaşayan ve İngiliz edebiyatının en büyük oyun yazarlarından biri olarak gösterilen
Christopher Marlowe
Christopher Marlowe
, 1564’te doğdu. Elizabeth döneminin edebiyatçıları arasında âdeta parlayan bir yıldızdı. Canterbury’de doğan Marlowe, bir ayakkabıcının oğluydu fakat aldığı eğitim üst düzeydi. Bunun sebebi ise alışılmışın dışındaki zekâsı ve yeteneğiydi. Cambridge Üniversitesi’ne din eğitimi almaya gitti ve orada tarih ve felsefe öğrenimi de gördü. Fransızca öğrendi ve hem lisans hem de yüksek lisans mezunu oldu. 2. Hayatına Dair Söylentiler ve Shakespeare'in Marlowe Olduğu Teorisi: Hayatı ve ölümüne dair birçok söylenti olan Marlowe’un eserleri yüzyıllardır inceleniyor. Toplamda 7 oyun ve biraz da şiir yazdığını bildiğimiz yazarın Shakespeare ile aynı kişi olduğuna dair kimi komplo teorileri de mevcuttur. Aslında Shakespeare diye birinin yaşamadığı ve onun yazdığı tüm oyunların Marlowe'a ait olduğunu söyleyen kimi eleştirmenler bunu kanıtlamak adına bir hayli çaba sarf etmişlerdir. Konuya dair söylentilerin en büyüğü ise Marlowe’un kendisine öldü süsü vermesi ve Shakespeare adıyla yeniden oyunlar yazmaya başlamasıdır. Karanlık ilişkileri olduğu bilinen yazarın düşmanları çok olduğu için böyle bir yöntem düşündüğü ifade edilir. Bir diğer sıra dışı düşünce ise Marlowe’un ölümünde Shakespeare’in de parmağı olduğu yönündedir. Ama bu da yine bir komplo teorisinden fazlası değildir. Bir bar kavgası esnasında ölür Marlowe ve ardında bıraktığı oyunlar Shakespeare’e esin kaynağı olur. Ve günümüzde ise Marlowe’un ünü Shakespeare’den çok geridedir. 29 gibi genç sayılabilecek bir yaşta ölmüştür ve daha uzun yaşaması halinde onlarca oyun yazarak belki de Shakespeare’den daha başarılı bir kariyere sahip olacağı edebiyat çevrelerinde sıklıkla dile getirilen bir argümandır. Söylentiler arasında Shakespeare’in oyunlarını yazarken ona kurgu ve karakterler hakkında öneriler sunan cömert bir şair olduğu da vardır. Nitekim bunların tamamı çok da net olmayan bilgilerdir. Günümüz dünyasında Marlowe ve Shakespeare’in farklı kişiler olduğuna inanan kişi sayısı daha fazla olduğu için ben de elbette o çizgide ilerleyeceğim ve yavaş yavaş yazının asıl konusu olan tragedyaya geçeceğim. Lakin öncesinde kısaca diğer eserlerine değinmekte yarar var. 3. Eserleri Hakkında Kısaca: “Lafta kalan sevgi çok çocukça.” -sayfa 31-
Doktor Faustus
Doktor Faustus
,
Paris'te Katliam
Paris'te Katliam
,
Maltalı Yahudi
Maltalı Yahudi
,
II. Edward
II. Edward
,
Büyük Timurlenk 1-2
Büyük Timurlenk 1-2
ve son olarak
Kartaca Kraliçesi Dido
Kartaca Kraliçesi Dido
, yazarın hayattayken kaleme almış olduğu eserler. Çeşitli yayınevlerinden bu eserlere ulaşmak mümkün olsa da, İş Bankası Yayınları hepsini tek tek yayımlamaya devam ediyor. Yapı Kredi Yayınları ise “
Bütün Oyunları
Bütün Oyunları
” adı altında hepsini tek kitapta toplamayı tercih ediyor. Kartaca Kraliçesi Dido’nun çevirmenliğini, aynı zamanda Shakespeare uzmanı da olan ülkemizin güzide çevirmenlerinden
Özdemir Nutku
Özdemir Nutku
üstleniyor. 4. Kartaca Kraliçesi Dido'nun Esin Kaynakları ve Şablonu: Kartaca Kraliçesi Dido, Marlowe’un oyunları arasında mitoloji kökenli olan tek oyunu. Ana esin kaynağı Yunan ve Roma mitolojisi olan Marlowe,
Homeros
Homeros
ve
Vergilius
Vergilius
’un izinden gidiyor. Homeros’un
İlyada
İlyada
’sını takip eden Vergilius’un
Aeneas
Aeneas
destanını yazmış olması Marlowe’a da ilham vermiş olacak ki, bu iki büyük destanda karşımızı çıkan Troyalı kahraman Aeneas'ın öyküsünü anlatmayı tercih etmiş. Ve pek tabii bunu oldukça başarılı bir şekilde yaptığını söylemek yanlış olmaz. Bu tragedyayı Marlowe’un
Thomas Nashe
Thomas Nashe
adlı yazarla birlikte yazdığı bilinir. 1587’den önce yazıldığı tahmin edilen eseri William Shakespeare’in de okumamış olma ihtimali bulunmadığından, onun kimi tragedyalarına esin kaynağı olduğu söylenebilir. Hatta özellikle mitoloji kökenli olanlara. Diğer oyunlarından daha farklı bir kulvarda olan Kartaca Kraliçesi Dido’nun ana kahramanları bizzat Aeneas ve Dido’dur. Aeneas’ı okumuş olanlar için hiç de yabancı değillerdir zira bu oyunda karşımıza çıkanlar hem o destanın öncesine değiniyor hem de Vergilius'un metniyle birçok paralellik gösteriyor. 5. Karakterlere Dair: "Ah kutsal aşk, Eğer yeryüzünde cennet varsa, o da aşktır” -sayfa 65- Ascanius: Aeneas ve Kreusa’nın oğlu olan Ascanius, bir başka efsaneye göre ise Aeneas’ın Troya’dan ayrılmasından sonra doğmuştur ve annesi Lavinia’dır. Fakat yaygın kanıya ve antik metinlere göre Troya yanarken Aeneas babasını sırtlar ve oğlunun da elinden tutarak şehirden ayrılır. Troya'nın çöküşünün ikonik anlarından biridir bu. İtalya’ya doğru yolculuklarında her ikisi de yanındadır. Sonrasında ise Lavinia’yla evlilikleri gerçekleşir. Marlowe’un oyunu da Homeros ve Vergilius mitlerine sadıktır fakat Lavinia karakteri bu tragedyada yer almaz. Ascanius’un da rolü nispeten azdır. Ana konu Aeneas ve Dido arasındadır. Aeneas: Roma’nın kurucularından olduğu söylenen Troya kökenli kahraman. Homeros’un İlyada destanında Hektor ve Paris gibi vatanı Troya uğruna savaşmış ve Yunan ordularına karşı koymuş güçlü bir savaşçıdır. Lakin Troya’nın yıkımına engel olunamamıştır. Aeneas şehrin düşmesinden sonra kendisine sadık bir grup adamla birlikte kentten ayrılır. Gemilerle denize açılan kafilenin amacı İtalya yarımadasına ulaşmaktır. Fakat çıkan fırtınalar onları Afrika kıyılarına, Kartaca’ya sürükler. Büyük bir azimle İtalya'ya gitmeye çalışan Aeneas burada zaman kaybetse de, Kraliçe Dido tarafından dostça karşılanır. Gemileri onarılır ve yeniden hareket zamanı gelene dek kalınır. Fakat aşk tanrıçasının söyleyecek birkaç sözü vardır. Dido: Önceki efsanelerde “Elisa” adıyla anılan kadın Vergilius’un destanıyla birlikte Dido adını almıştır. Günümüzde Libya ülkesine denk gelen Kartaca ülkesinin kraliçesidir. Daha sonra Roma’yla savaş halinde olacak ünlü komutan Hannibal’ın da memleketi olan Libya’da normal hayatına devam eden Dido, günün birinde kıyılarına çıkan yabancı kişilerle iletişim kurar. Onlardan birinin ünlü Troyalı kahraman Aeneas olması Dido’yu heyecanlandırır. Aşk tanrıçasının da müdahalesiyle şanına hayran olduğu bu adama âşık olur Dido ve onun ülkesinden ayrılmaması için elinden geleni yapar. Aeneas uğruna herkesi karşısına alır ve tüm dünya tarafından "ikinci Helen" olarak anılmayı bile umursamaz. Yeter ki Aeneas ona sadık kalsın ve İtalya'ya gitmesin. Bu uğurda bütün varlığını onun önüne sermeye hazırdır. 6. Tragedyanın Yazılışı ve Yapısı Hakkında: İlk kez 1584’te sahnelendiği düşünülen oyun ancak 10 yıl sonra basılabilmiştir. The Children of the Chapel adlı bir topluluk tarafından Kraliçe 1. Elizabeth’in huzurunda sergilenir. İlk sahnelendiğinde yüksek lisans öğrencisi olan Marlowe’un oyunu ilk basıldığında kapakta Thomas Nashe ismi de vardır fakat tam olarak hangi kısımlarda destek verdiği veya neden birlikte yazdıklarına dair net bir bilgi yoktur elimizde. Marlowe eserini kaleme alırken Vergilius’tan esinlense de, aslında ondan çok daha farklı anlatım ve kurgu ile örer anlatısını. Trajedi anlamında başarılı bir eser çıkarır ortaya. Zaten var olan öyküyü ufak dokunuşlarla daha da cazip bir şekilde sunar okurlarına. 7. Öykünün Başlangıcı: Tanrılar Meclisi Olimpos “Dido yaşlı Priamus’u mezarından çıkarıp diriltebilir mi? Yunanların yaktığı Troya’yı yeniden kurabilir mi? Hayır, hayır, onun umurunda değil batmamız, yüzmemiz” -sayfa 57- Marlowe’un oyunu Olimpos’ta başlar. Tanrıların katında Jupiter’in (Zeus) huzurundayızdır. Antik Yunan’da normal karşılanan eşcinsellik tanrılar arasında da yaygındır ve Jupiter’in dünyadayken âşık olup Olimpos’a getirdiği şarap sakisi Ganymede ile yakın ilişkilerine konuk oluruz. Bu sahnenin ardından Aeneas’ın annesi olarak bildiğimiz tanrıça Venüs girer sahneye ve oğlunun açık denizde bir başına olduğundan ve kaderinin belirsizliğinden dem vurur. Jupiter’in sözleri ise âdeta büyük bir kehanetin ayak sesleridir: “Güzelliğin ürünü, parlak Ascanius, Atlas’ın inleyerek omuzladığı Yıldız kuleleri arasında tahtını kuracak; İmparatorluğunun sınırlarını gökler oluşturacak, Gök mavisi kapılar onun adıyla donanacak Ve sabah onun ünüyle gözlerini beslemek için Bir an önce doğmaya çalışacak. Böylece yiğit Hector’un soyu, çocukları Roma’nın kraliyet asasını üç yüz yıl süreyle taşıyacak Bir rahibe prenses Mars’tan hamile kalıp ikiz doğuracak, İkizlerin çabaları Troya’yı sonsuz kılacak.” - Jupiter (sayfa 5) Bu cümlelerden yok olan, yakılıp yıkılan, yağmalanan kutsal İllion (Troya) şehrinin hayatta kalan son üyelerinden Aeneas’ın soyunun İtalya’da devam edeceği ve kutsal Roma İmparatorluğunun tohumlarının atılacağı sonucunu çıkarmak mümkün. Jupiter’in emriyle haberci tanrı Hermes, denizlerin tanrısı Neptün’e gider ve Aeneas’ın belirsiz durumunu iletir. Venüs’ün endişelerini dindiren Jupiter, yeniden kendi zevk dolu anlarına döner. Troyalı bir genç olan Ganymede’in Jupiter tarafından tanrılar katına çıkarılması Yunan Mitolojisi'nde Hera olarak bildiğimiz fakat Roma'daki ismi Juno olan tanrıçanın hoşuna gitmez. Vergilius’a göre başka bir etken de Paris’in en güzel kadına elmayı sunma hikâyesidir. O günden beri Troya’ya ve o kentin insanlarına karşı bir tavır sergileyen Juno’nun bütün çabaları boşuna kalır zira Jupiter bildiğini okumaya devam edecektir. Genç adama duyduğu aşkla sarhoş olmuş gibidir. 8. Aeneas’ın Dido’ya Sevgisi ve Terk Edişi: “Ne ki zaman unutturur ona üzüntüsünü, Arzulayacağı yeni sevgiler getirir.” -sayfa 46- Marlowe, ustası Vergilius’un destanına birçok açıdan sadık kalır. Aeneas’ın aşk ve yolculuk öyküsünü, destandaki olaylar ekseninde işler. Hatta daha da iyisini yaparak Dido’yu terk etmesine çok daha anlaşılabilir gerekçeler sunar. Venüs’ün dokunuşuyla Aeneas’ın oğlu Ascanius kılığında Cupid çıkar karşımıza ve onun attığı altın bir okla birbirlerine aşık olur bu ikili. Bir yanda yüreği ve bedeninin kalmak istediği, âşık olduğu kadının ülkesi Kartaca, diğer yanda ise tanrıların kehanetiyle kendisini gitmek ve görevini tamamlamak zorunda hissettiği İtalya vardır. Kendi istekleri ile tanrıların buyrukları arasında sıkışmış hisseder Aeneas ve bu ikilemini de oldukça mantıklı cümlelerle ifade eder. Dido ile aralarında şöyle bir diyalog gerçekleşir. Aeneas: Ölümsüz Jove’un buyruğu ile Bu kenti terk edip İtalya’ya geçmeliyim, Bu yüzden zorunluyum gitmeye. Dido: Yürekten değil Aeneas’ın bu sözleri. Aeneas: Hayır, yürekten değil, hiç istemiyorum gitmeyi. Yine de kalamam buralarda. Dido hoşça kal. -sayfa 71- 9. Tanrıların Dokunuşuyla Şekillenen Hayatlar: “Lavinia’nın yaşadığı kıyılara ulaşmalıyım bir an önce, Eski Troya’yı kuracağım yeni temeller üstüne.” -sayfa 70- Gerek Antikçağ’da gerek Ortaçağ’da Ovidius ve
Geoffrey Chaucer
Geoffrey Chaucer
gibi kimi yazarlar Aeneas’ı kibirli ve kendini beğenmiş olarak gösterirler fakat Marlowe, Vergilius’a yakın bir görüntü çizerek onun hamlelerinin altında yatan sebepleri gayet net bir şekilde açıklayan, sözüne sadık ve kararlı bir yapıda resmeder Aeneas'ı. Aeneas, Kartaca’da kalmaya karar verir. Dido'nun maddi ve manevi destekleriyle orada Troya’yı inşa edecektir. Kent tamamen farklı bir havaya bürünecektir ve bu sayede Hektor'un soyu da devam etmiş olacaktır. Nitekim tanrıların bu hikâye için söyleyecek sözleri henüz bitmemiştir. Öykünün başında gördüğümüz Jupiter'in sözleri bir kader görevi görecektir ve Aeneas kendisini İtalya'ya gitmek zorunda hisssedecektir. Dido'nun ve kız kardeşi Anna'nın ısrarlarına rağmen bu karar alınmalıdır. Tanrıların buyruğu bu yöndedir. Kartaca'da ona dair bir gelecek yoktur. Dido, Aeneas uğruna onu seven komşu ülkenin kralı Iarbas’ı karşısına almış ve daha pek çok düşman kazanmıştır. Tek isteği biricik Aeneas'a sahip olmaktır. Körü körüne bir aşk yaşar ve kıskançlık duyguları da ağır basar. Belki de daha sağlıklı bir iletişim olayları çözebilecekken Aeneas'ın gizli kararlar alması durumu karmaşık bir hale getirmeye yetecektir. Tragedyaların temelinde de bu vardır zaten. Her şey ince bir çizgi üzerinde ilerler ve o çizginin dışına çıkmak trajik sonuçlar doğurur. Olayların bu şekilde seyretmesi ileride Kartaca'nın Roma'ya siyasi ve askeri anlamda birçok zorluk çıkaracağı anlamına gelecektir. Kartacalı Hannibal, Roma İmparatorluğu ile uzun yıllar savaşacaktır. 10. Anna ve Iarbas’ın Öyküsü: “Asla ölmem, eğer beni bırakmazsa, Çünkü sonsuzluğu görüyorum bakışlarında Ve bir öpücükle beni ölümsüz yapacak insan o.” -sayfa 62- Marlowe’un asıl anlatmak istediği Aeneas ve Dido’nun öyküsü olsa da, yan öykülerden birinde ise Anna ve Iarbas’ın öyküsünü takip ederiz. Iarbas, Kartaca’ya komşu bir ülkenin kralı ve aynı zamanda Dido’ya âşık biridir. Ondan karşılık bulması taktirde güçlerini birleştirecekler ve durdurulması zor olan evrensel bir güç haline geleceklerdir. Lakin Dido’nun aşk tanrıçası karşısında boyun eğmesi onun Aeneas’a sırılsıklam âşık olmasına neden olacak, Iarbas’ın tüm uyarılarına ve sevgisine rağmen de bundan geri adım atmayacaktır. Ya Aeneas onunla olmayı kabul edecektir ya da Dido’nun sonu gelecektir. Pamuk ipliğine bağlı, kıskançlıkla dolu, şiddetli bir sevgidir onunkisi ve bu da elbette hayat söz konusu olduğunda riskli bir durumdur. Bir başkasına bu denli bağlanmak, bağlanan kişinin hayatını alt üst etmeye yetecektir. Nitekim öyle de olur. Iarbas buna rağmen Dido’nun çevresinden ayrılmaz ve olan biteni gözlemler. Aeneas’ın ayrılmaya karar vermesinin ardından yeniden umutlansa da, Dido’nun aşkı karşısında çaresiz bir duruma düşer. Bir başka aşk ise Dido’nun kız kardeşi Anna’nın Iarbas’a olan aşkıdır. O da bir karşılık bulamaz bu aşktan ve onunkisi de platonik kalacaktır. Herkesin başkasına âşık olması fakat kendisini seven insanları umursamıyor olması içinde bulunduğumuz dünyanın yazılı olmayan kurallarından biri olsa gerek. Gönül, onu sevene değil, her zaman elde etmesi daha zor olana yönelir ve insanlar acı çekmeye devam eder. Aşk, hem insan hayatına hem de dünyanın gidişatına minik dokunuşlarla yön verir böylece. 11. Antik Dönem Yazarlarına Göndermeler: Marlowe'un oyunu Vergilius'un eseri ekseninde Yunan Mitolojisi'ne dayansa da, başka bazı yazarlardan da destek aldığını söylemek mümkün. Troya'nın yıkılışının anlatıldığı kısımlar ve tragedyanın kimi sahnelerindeki detaylar farklı antik metinlere dayanır. Örneğin bunlardan en önemlisi Roma'nın büyük şairlerinden
Ovidius
Ovidius
'a ait olan
Dönüşümler
Dönüşümler
adlı kitabıdır.
Euripides
Euripides
'in
Resos
Resos
adlı oyunundaki -incelemesi için bakınız: #153215312- anlardan da destek aldığı görülebilir. İlyada haricinde
Odysseia
Odysseia
de çıkar karşımıza. Son olarak, Roma'nın kuruluş mitolojisinin en önemli hikâyelerinden biri olan Romus ve Romulus miti de öyküde kendisine yer bulur. 12. Son Söz: "Başarı duygumuzun kalmaması, Zafer duygumuzun yok olması, Engelliyor yüreğimizde umut beslemeyi." -sayfa 12- İngiliz edebiyatının en önemli yazarlarından Marlowe'un mitoloji sevgisiyle oluşturduğu bu yapıtı elbette bir "yeniden yazım"dan çok daha ötesidir. Zaten bilinen olayları aynı şekilde anlatmak yerine kendinden bir şeyler katan ve kimi ufak dokunuşlarla başarılı bir şekilde anlatan Christopher Marlowe hem mitolojik öykülere bağlı kalıp hem de kendi imzasını attığı bir oyun tasarlamıştır. Zaman zaman Vergilius'un Latince dizelerini de kullanan Marlowe, ustasının anlattığı öyküyü daha kısa bir şekilde anlatmıştır. Bu sebeple yaşananları daha geniş bir açıdan görmek ve çok daha şiirsel bir dille okumak isteyenlerin sonraki durağı kesinlikle
Aeneas
Aeneas
Destanı olmalıdır. Aeneas’ı okumuş olan kişiler ise geciktirmeden bu harikulade oyunu okumalıdırlar. Dido'nun acılı yüreği karşısında hüzne kapılacağınız, Aeneas'ın görkemli öyküsü karşısında heyecanlanacağınız, tanrıların olaya müdahaleleriyle hop oturup hop kalkacağınız ve Troya'nın adı her geçtiğinde Homeros'un efsanevi anlatımını hatırlayacağınız, şiirsel, epik, efsanevi ve maceralı bir öykü Kartaca Kraliçesi Dido. Kadınlara, erkeklere, tanrılara, savaşlara, aşklara, yolculuklara ve önemlisi de hayata dair, bildiğimiz ama aynı zamanda bilmediğimiz, yaşadığımız ama aynı zamanda yaşamadığımız bir öykü. Bize bu hikâyeleri deneyimleme şansı sunan bütün yazarlara sevgi, saygı ve minnetle. Mitolojiyle dolu günlere... Keyifli okumalar dilerim. “Böylece yiğit Hector’un soyu, çocukları Roma’nın kraliyet asasını üç yüz yıl boyunca taşıyacak.” -sayfa 5-
Kartaca Kraliçesi Dido
Kartaca Kraliçesi DidoChristopher Marlowe · İş Bankası Kültür Yayınları · 2016181 okunma
··
5,1bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bertha Mason okurunun profil resmi
Kitabı okumayanlar incelemeyi okusun, okumuş kadar olurlar :D
Psyche okurunun profil resmi
Elişat, dünyanın en zeki kadınlarından biridir. Kartaca'nın kuruluş mitlerinden benim de inandığım -sonradan Dido'ya dönüşecek olan- Elişat'ın hikâyesidir. Dido Kartaca'dan önce pek çok zorlukla sınanıyor, bu zorlukların en büyük sebebi ataerkil baskı, tecavüz ve taht oyunları... Dido ve Aeneas'ın en büyük ortaklığı ikisinin de vatansız kalışı ve kendilerine bir vatan kurmaları. Dido Afrika'ya geldiğinde bir öküz derisi kadar toprak alacağını söylemişti. Bir öküz derisi kaç m² eder ki! diye düşündü, Dido'nun zekasından haberdar olmayan halk. Dido, o öküz derisinin alan ölçüsünü çevre ölçüsüne çevirip, büyük bir m² oyunu oynadı ve kazandı. " Ve ben korkuyorum! Ben ki ne savrulan kargılardan, ne sıkı düzende toplanmış Grekler karşısında, korku duymuştum, şimdiyse ürküyorum her şeyden: Yol esti mi, hopluyor yüreğim, bir ses duydum mu, irkiliyor, duraklıyorum, yanımdaki yoldaş, sırtımda taşıdığım şu yük için korkuyorum." Ne zaman Aeneas'ı düşünsem önce Gian Lorenzo Bernini'nin 1618-19 yıllarında yaptığı "Aeneas, Anchises ve Ascanius" adlı heykeli geliyor aklıma. Bayılırım! Aeneas, Troya'nın son kahramanı. Roma'nın ilk ... Omuzlarında büyük yüklerle atıyor kendini Kartaca Kraliçesi Dido'nun kollarına, yorgun... Virgil'in ya da Marlowe'un bu konuyu işlemeleri tarih, edebiyat yine sanat tarihi için o kadar önemli bir yere sahip ki. Parçayı görüyoruz daima, İlyada dahi yarım bir eser, Odysseia da ... İlyada'dan sonrası da vardı, Kartaca'dan sonrası da aslında hikâye hiç bitmiyor hikâye büyüdükçe büyüyor ve sonsuza kadar uzanıyor. Yüzlerce yıl sonra Marlowe, Virgil'in sesini yankılayabiliyor ve tıpkı Dido'nun öküz derisini işleyip büyütmesi gibi büyüdükçe büyüyor Güngör Dilmen'e kadar ulaşıyor. Dido ve Aeneas'ın hikayesi hiçbir savaşın son olmadığını, eğer hayat devam ediyorsa aşkın da mücadelenin de devam etmesi gerektiğini gösteriyor bize. Dido'nun Aeneas'ı seçmesi, bir kadının karşı cinsten beklentilerini sorgulatan cinsten... Ve Dido' da yorgun... Aeneas belki onun son limanıydı. Her şey yanmadan önce... Yanarken yanarken yanarken, der Eliot da Kartaca'yı anarken... Marlowe Shakespeare'den büyük olacaktı demiştim, yaşasaydı. Aynı kişi olabilecekleri her ikisinin de Elizabeth'in gözdesi olabileceği fikirleri de düşündüklerimdendi... Marlowe'un Dr. Faustus'u, Timurlenk'i Shakespeare ile ikisini karşılaştırmak için güzel oyunlar olabilir. Bu bilmeceleri çözmek sana da keyif veriyor biliyorum. Bu incelemeyi okumak için gün boyu doğru zamanı kolladım. Temiz yazıyorsun, bazen iyi ki var diyorum senin için. Burada hiç olmadığı kadar nitelikli incelemeler yapılıyor ve kendi küçük dünyalarında oynayanların görmesine gerek bile yok, umrumda da değiller ki niteliğin içine kendimi de dahil ederek söylüyorum . Ve son olarak bu oyunları okuma temeli olmayanlar için büyük şanssın. Emeğine sağlık. "forsan et haec olim meminisse iuvabit" 🧚🏻‍♀🖤
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Bu çok güzel yorum için teşekkür ederim Psyche. ^^ Dido ile ilgili ön bilgileri
Azra Erhat
Azra Erhat
’tan almıştım, çok güzel özetlemiş sözlükte. Vergilius’la birlikte daha da ilginç bir hal alıyor tabii. Bernini’nin eseriyle ilgili içimde bi yara var onu yazmayayım şimdi… Ama tabii ki enfes bi heykel. <3 Henüz
Güngör Dilmen
Güngör Dilmen
’le tanışmadım ben, en yakın zamanda diyorum o kısma. Ama evet, bitmez kesinlikle. Bütün bir insanlığı saran ağaç misali. :) Marlowe-Shakespeare bilmeceleri çok keyifli cidden. Hem düşünmesi, hem okuması, hem yorumlaması hem de geçmiş ve gelecekle bağlarını kurmak müthiş haz veren eylemler. Okuduğun için ayrı, güzel düşüncelerin için ayrı teşekkür ediyorum. Yazdıklarım kendime not, zaman ayıranlara ise minnettarım tabii ki. 😇 Dido’yla bitireyim o zaman ben de: “Sic, sic iuvat ire sub umbras.”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.