Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İKİ İSA, İKİ MESİH VE İKİ BAŞBELASININ HİKAYESİ
Yaklaşık 2000 yıl önce, İsa adlı anlaşılması güç bir adam Roma işgali altındaki Filistin' de heyecan yaratır. Peygamberlerin tipik içgüdüsü olduğunu bildiğimiz çekişme, yaratma isteğine sahip olan bu adam, Yahudi halkının ahlaki çöküntü içinde olduğunu ve Yeruşalim'deki Tapınağın yakında yıkılacağını duyurur. Üstelik bu duyuruyu en önemli tatillerden birinde, Çadır Bayramı'nda yapar. Yılın bu vakti insanlar ülkenin dört bir yanından bu bayramı kutlamak için Yeruşalim'e akın eder ve kentin dar sokakları bu dinin sadık yandaşlarıyla dolup taşardı. İsa'nın sözleri Yahudi mahkemesi Sanhedrin üyelerinin kulağına çalınır ve onlar da İsa'yı tutuklatmakta gecikmezler. Bu siyasal bakımdan belki de çok doğru olmayan ama uygun bir çaredir. Romalılar Filistin'i en ufak bir kışkırtmada kamu düzeni bozulan sorunlu bir eyalet olarak görüyordu. Ve aradan beş yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Yahudilerin belleği istila afetinin izlerini hala taşıyordu. O tarihte Babil kralı Nabukadnezar'ın askerleri Tapınağı yıkmış ve çok sayıda insanı sürgüne yollamıştı. Sanhedrin çok dikkatli olmak gerektiğini biliyordu, çünkü Romalılar resmi tatillerde özellikle tetikte duruyorlardı: Tapınak'ta bir gürültü patırtı olması bir isyan çıkmasına yol açabilir, uzun süredir evlerinden uzakta bulundukları için kızgın ve bıkkın olan Romalı askerler kavgacı İsraillilere içerleyerek kanlı misillemelere kalkışabilirlerdi. Ferisiler barışın her ne pahasına olursa olsun korunmasını istiyorlardı. Mahkeme, Romalıların kulağına gitmeden önce meseleyi halletmeyi umarak, İsa'ya bir tövbe etme fırsatı verdi. İsa bu öneriyi reddedince kırbaçlandı, ama bu ceza bile onu susturmaya yetmedi. Gittikçe kaygılanan ve Romalıların Tapınak otoritelerine daima düşmanlık beslediğini pekala bilen Sanhedrin, baş belası vaizi Romalı vali Al bin us'a teslim etti. Bu pragmatik bir tutumdu. Eğer Sanhedrin'in işbirliği yaptığını düşünürlerse Romalıların herhangi bir kargaşaya aşırı tepki verme olasılığı azalırdı ve bir ölü bin ölüden daha iyiydi. Onun fikirlerinden caymadığını gören Romalı vali, peygamber İsa'nın derisini yüzdürdü; bu, herhalde, tanık olanların midesini altüst eden, dehşet verici ama sıkça rastlanan bir manzaraydı. Bu cezaya çarptırılan kişinin derisi lime lime olur, kan kaybından ötürü vücudu kuvvetten düşer, kamçı darbeleri ve kalabalığın alaylı bağırışlarından ötürü hisleri karmakarışık olurdu. Suçlu, fikrini değiştirirse bağışlanır, değiştirmezse bir daha hiçbir fikre sahip olamayacak hale getirilirdi. Ama İsa fikrinden caymadı. Vali şaşırdı ve onu hapse attırdı. Bu her yeri yara bere içinde kalmış acınacak durumdaki canlı cenaze, varsın hücresinden Tapınağın yıkılacağı günü duyurmaya devam etsindi. Ancak İsa'nın halk arasında hiçbir yandaşı olmadığını gözlemleyen Albinus, zararsız bir kaçık olduğuna karar vererek onu serbest bıraktı. İsa'nın öyküsü size tanıdık gelebilir. Gerçekten de 62 yıl önce vuku bulan bir olay ya da olaylar dizisiyle paralellikler taşır. Bir başka kişi Tapınak pratiklerini yine bir resmi tatil sırasında kötülemiş, ama bu kez bir de Tapınak kompleksi içerisinde çalışan sarrafların masalarını devirmiştir. Yine İsa adını taşıyan bir kişi kaygılı Yahudi makamları tarafından tutuklanıp Romalılara teslim edilmiştir. Sözlerini geri alması boş yere önerilen bir başka vücudun derisi yüzülmüştür. Aradaki en önemli fark, bu İsa'nın, ya da Yunanlıların ona verdiği adla Jesus'un, halk arasında yandaşları olmasıdır. Ayrıca bu İsa'nın memleketi Yahuda'run kuzeyinde ve Romalıların kontrolü dışında kalan, sürekli ayaklanmasıyla ünlü bir bölgedir. Daha da kötüsü, İsa kendisinin Yahudi dinin de çok önceden haber verilmiş olan Mesih olduğunu söylemiştir. Bu Mesih yeni bir çağ başlatacaktır. Bütün bunlar bu İsa'yı daha tehlikeli kılıyordu ve bu nedenle çarmıha gerilerek idama mahkum edildi. Bu sonuca, kutsal metinlerin bize anlattığı gibi, öfkeli Yahudi makamlarının tarafsız Roma yönetiminden onun öldürülmesini istemesi yüzünden gelinmemiştir. Olayların bu şekilde sonuçlanmasının sorumluluğu, daha çok, zıpçıktılara sempati duymayan cellat kılıklı Romalı yargıç Pontius Pilatus'a aittir. Tapınağa bu denli bariz biçimde karşı çıkmasına rağmen, İsa, Sanhedrin içerisinde müttefik kazanacak kadar iyi bağlantılara sahipti; ona nispeten şık bir kefen giydirildi ve önemli kişilere ayrılmış mezarlardan biri tahsis edildi. Ama ölümünden üç gün sonra, bedeninin kayıp olduğu bildirildi. Yandaşlarından bazıları onunla buluştuklarını ile sürdüler. İnsanlar, Yakındoğu söylencelerindeki, pek çoğu hala tanıdık gelen eski Tanrılar gibi, onun da dirildiğine inanıyorlardı. İşte, yerli makamlar tarafından işgalci yöneticilere teslim edilen iki "baş belasının" hikâyesi. Ama Ananias oğlu İsa kaçık olduğu için hapisten salıverildikten sonra tarih kitaplarından yitip gidiyor. Ama çarmıha gerilen, Yusuf oğlu İsa ise, çarmıha gerilişiyle sadece tarih kitaplarına girmekle kalmıyor, geri dönüşü olmamak üzere, tarihin kendisini değiştiriyor. Kaynak: Tanrının Öyküsü-Robert Winston
·
175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.