Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

2 Ağustos 07
Hayat zor be kuzum. Fazlasıyla da karışık: meseleleri olduğundan daha da karışık algılamaya eğilimli benim gibi bir deli için. Kimileri çok rahat baş edebiliyorlar bu hayatla. Dizi filmler ve maçlarla oyalanıyorlar. Ev ve araba alıyorlar. (Şu bizim aptal ve modern insanlar, biliyorsun.) Ama benim için her şey bu kadar basit değil. Bir kere aklımın orta yerine takılmış bir kanca var: öyle bir kanca ki beni hayatın ortasına dalmaktan alıkoyuyor: Ölüm! Her an ölebilirim kuzum: ben bunu hiç unutamıyorum. (İyi ki de unutamıyorum.) Her an ölebiliriz. Hayatın en büyük gerçeği bu: ölüm! Ne tuhaf değil mi? Şu bizim aptal ve modern insan, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi asılıyor dünyaya. Hiç ölmeyecekmiş gibi sarılıyor hayata. Oysa ben iki dakika sonra, iki saat sonra, iki gün sonra ölebileceğim gerçeğini unutamıyorum. Düşünsene, zengin ya da fakir, erkek ya da kadın, genç ya da ihtiyar, sultan ya da köle, kim kurtulabilmiş ölmekten? Herkes ölüyor işte! Herkes ölüyor! Demek ki ben de öleceğim. Ölüm kaçınılmaz bir şey. Şimdi 'karşımızdaki budalalar' şöyle diyecekler: iyi ya, ölümü düşüne düşüne hayatını mahvetme, keyfine bak, dilediğince yaşa, yalnız bir kere yaşayacağın şu hayatın keyfini çıkar! Hah ha! Karşımızdaki budalalar beni hep üzdü Mona, biliyor musun. Ölüm karşısında insanın tavrı ne olmalıdır, diye düşünüyorum. (Ben hep düşünürüm Mona, çocukluğumdan beri düşünürüm: henüz hiçbir meseleyi çözemedim ama olsun, meseleleri çözemesem bile, düşünmek (tefekkür) bizatihi bir ibadettir, sevaptır, bu da yeter bana. Olur da günün birinde problemleri çözebilirsem o zaman kat kat sevabım artar: düşünmek kârlı iştir anlayacağın. Ölüm karşısında insanın tavrı ne olmalıdır? Bu soruya cevap verebilmek için, önce şu konuyu halletmek gerekiyor: Ölüm bir mesele midir? Ölüm bir problem midir? Hayır! Ölüm bizatihi bir mesele değildir bayım; çünkü kaçınılmazdır. Kaçınılmaz olan şey mesele olmaz: gerçekleşir ve biter. Şunu demek istiyorum: bir şeyi 'mesele' yapan, ihtimalli' durumlara açık olmasıdır. Sadece 'ihtimalli durumlara açık olan' konular, bir mesele olarak karşımıza çıkar. Örneğin 'zengin olmak bir meseledir; çünkü zengin olmak ya da olmamak gibi iki ihtimal vardır. Bu durumda kişi, zengin olmak istiyorsa bir şeyler yapması gerektiğini anlar ve 'zengin olmak için ne yapmak gerektiği' meselesi karşısına çıkmış olur. Ya da örneğin 'mutlu olmak' bir meseledir; çünkü mutlu olmak ya da olmamak gibi iki ihtimal vardır. Bu durumda kişi, mutlu olmak istiyorsa bir şeyler yapması gerektiğini anlar ve 'mutlu olmak için ne yapmak gerektiği' meselesi karşısına çıkmış olur. Oysa ölmek, bizatihi bir mesele değildir. Çünkü insan için 'ölmek ya da ölmemek' gibi iki ihtimalden söz edilemez. (İntiharlar konumuzun tabi ki dışındadır.) Ölmek ya da ölmemek ihtimali yoktur: ölüm mutlaka gerçekleşecektir: o halde bu, bir mesele değildir. Peki o zaman insan, ölüm karşısında neden bir tedirginlik duyar? İnsan ölümü neden düşünür? İnsan ölümden neden korkar, ürker? Ölümü bir mesele olarak karşımıza çıkaran şey nedir? İşte benden size bir kıyak daha: Ölümü bir mesele olarak karşımız açıkaran şey, tekrar dirilme ihtimalidir. Eğer kaçınılmaz olarak öleceksek ve bu bir 'son' ise; yani tekrar diriltilmeyeceksek, ölüm bir mesele olarak çıkmaz karşımıza. Kaçınılmaz bir sondur: ölürüz ve her şey biter. İşte "Ölüm karşısında insanın tavrı ne olmalıdır?" sorusu, ancak ve ancak öldükten sonra tekrar dirileceğine inananlar için geçerlidir. Müsadenizle arkadaşlar. Yarın devam ederiz.
Sayfa 263 - İz YayınlarıKitabı okudu
·
255 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.