Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Toplu Alıntı
Zamanın kendi psikolojsi vardır. Hiçbir genç bir gün öleceğine inanmaz. Gençken insanda bir ölümsüzlük hissi olur. Belirlenmiş bir faaliyet için ayrılan zaman uçarak gider. İşte bu yüzden yaşlandıkça zaman hızlı akmaya başlar gibi gelir. Bir çoğumuz parasını daha akıllıca kullanmak veya daha çok kazanmak için bankaya yatırıyor yada yatırım yapıyor. Pekiyi , kaçımız zaman hakkında aynısını yapıyoruz ? Kaytarmak, ihmal etmek nedir? Daha çok bilgi mevcut olana kadar bir kararın geciktirilmesi ile arasındaki fark nedir? En iyi şöyle tarif edilebilir: Hemen yapılması gereken bir işin bilerek, alışkanlık olarak ve suçlanmayı hak edecek şekilde tehir edilmesidir. Kaytarmak, geçen haftanın işini yapmak demektir. Bugünün işini yarına bırakarak kendinize iş yığmak demektir. Unutmayın "yarın" haftanın en meşgul günüdür. Kaytarma, dünyadaki en azılı zaman katilidir. Bir bakıma "zaman hırsızıdır." İyi bir yönetici olmak istiyorsanız, bu kelimeyi sözlüğünüzden atmalısınız. Kendinize karşı bu konuda acımasız olun! Siz de zamanı daha ekonomik kullanıp az zamanda çok is yapmaya başlamak için kendinize basit hedefler seçin. Kusursuzluk mümkün olmasa da mükemmeliyete ulaşabilirsiniz. Goethe bir keresinde, yazarların kitaba başladığını okuyucuların da bitirdiğini söylemişti. Eğer bu cümleyi özetleyecek olsaydım şöyle derdim: Bu kitap zaman yönetimi için haritaları ve tabelaları verir, motivasyon gücünü sizin sağlamanız gerekir. Bize devamlı verilen zaman stokunun en büyük güzelliği, önceden harcayamayacak oluşumuzdur. Gelecek sene, yarın, bir saat sonrası; hepsi de bütün kariyerimiz boyunca hiç hata yapılmamışçasına el değmemiş ve mükemmel bir şekilde bizi bekliyor. Çok moral verici ve mutlu edici bir gerçek. İsterseniz her saat başı yeni bir sayfa açabilirsiniz. Bu yüzden hiçbir amaç; gelecek haftanızı hatta yarınınızı bile çalamaz. Suyun haftaya ılık olacağını hayal edebilirsiniz. Hayır daha soğuk olacak. Verebileceğiniz kadar yetki verin ve başkalarının yapabileceği işleri siz yapmayın. Fakat yetki vermek tahttan çekilmek anlamına gelmez. Bir kontrol mekanizması geliştirmeli, onu korumalı ve işi verdiğiniz kişiye karşı da ağırlığınızı koymalısınız Gayet açık ki, yapılacak ilk iş şöyle bir oturmak ve kendinize şu soruları sormaktır: Gelecek üç ay için ana hedeflerim ve amaçlarım nelerdir? Benim için neyi başarmak, ilerletmek veya başlatmak önemlidir? İşim veya hayatım bir sene sonra şu anda olduğumdan ne kadar farklı olmalıdır? Her gün mesai vaktinizin son dakikalarını ertesi gün yapılacak şeylerin bir listesini çıkarmakla harcamak çok faydalı olacaktır. Üretken düşünmek zorla olmaz. Eğer bir problem üzerinde uğraşıyorsanız ve hiçbiri yere varamadığınızı görüyorsanız, yapılacak şey problemi bir süreliğine öylece bırakmak ve şuuraltınızın devreye girmesini beklemektir. Zihniniz saate göre çalışmasa da belli mühletleri sever. Cevap aklınıza bazen gecenim bir vakti ansızın gelir. Aklımızdaki fikirler henüz tazeyken onları not edin. (Artık başucunuzda bir defter tutmanız gerekecek.) Artık uyuyabilirsiniz. Adair'in "Derindeki Zihnin Kuralları"ndan olan ay ışığı yönteminin uykusuzluk problemi çekenler için muhteşem bir ilaç olduğu kabul edildi. Sırt ağrısı çok müşterek bir rahatsızlıktır ve kötü tasarlanmış koltuklarda uzun saatler oturması gerekenlerde çok sık görülür. İnsanların kasılmadan çalışmalarını sağlamak için tavsiyeler doğrultusunda koltuk alın. Böylece gereksiz fiziksel yorgunluktan da kurtulmuş olursunuz Masanızın üstünde o anda yaptığınız işle ilgili olanların haricinde hiçbiri kâğıt olmamalıdır. Böyle bir uygulama, yaptığınız işe daha kolay yoğunlaşma saglar. İnsanlar mesajları kulaklarından ziyade gözlerinden daha çabuk alırlar." Çin atasözünü hatırlayalım: "Bir resim bin kelimeye bedeldir." Bundan dolayı, görsel yardımcılar toplantılarımızda bulunmalıdır: Eğer net, sade ve canlılarsa size zaman kazandırırlar. Diğer fiziksel aktiviteler, özellikle az-çok bir alışkanlık halini almışlarsa, bulaşık yıkama gibi faydalı olabilirler. Yıkanma, yürüme, araba kullanma, bisiklete binme veya bahçeyle uğraşma gibi zamanlar üretken insanların fikir ürettikleri veya karar verdikleri zamanlar olabilir. Belli bir iş için ayrılan zamanlardan bir tanesi de bekleme zamanlarıdır. Birçok insan için "öylesine" geçerler. Ancak, biraz plan ve kararlılıkla kuaförde veya doktorda beklerken her türlü faaliyeti o kısacık dakikalara sığdırabildiğinizi göreceksiniz. Yarın ne yapacağınızı planlayabilir, mektup yazabilir veya faturanızı ödeyebilirsiniz, Mesela, havaalanındaki bekleme salonu size sessizlik vermese bile yalnızlıkla dolu birkaç dakika verebilir. Bu dakikaları en iyi şekilde değerlendirmek için hazırlıklı olun. Goethe'nin dediği gibi: "Yalnızlık, kişi kendisiyle barışık ve yapılacak belli bir iş var ise muhteşem bir şeydir." Televizyon açıkken başka şeyler yapmayı deneyin; kitap okumak mesela. Bırakın şuuraltınız sizin için programı filtreden geçirsin. Böylece ilginç bir şey çıktığı zaman başınızı kitaptan kaldırır ve bakarsınız. Uzaktan kumanda, bu açıdan bakacak olursak çok müthiş bir şeydir: Böylece bütün reklamlar sessiz olarak izlenebilir. Zaman yönetimi ile ilgili teknikler hakkında istediğiniz kadar bilgili olun, fiziksel ve zihinsel açıdan rahat değilseniz zamanınızı en iyi şekilde değerlendiremezsiniz. Bu rahatlığa nasıl ulaşılır? İLK olarak varmamız gereken bir sonuç var: Yemek için yaşayan bir insan mısınız yoksa yaşamak için yiyen mi? Eğer ikinci sınıfa dahilseniz okumaya devam edin. Eğer yemek için yaşayan bir obursanız, diyetlerle ilgili hiçbir tavsiyeyi okumanız fayda etmez. Çünkü sizin değeriniz tamamen farklıdır. Egzersiz de diyet kadar belirsiz bir alandır. Fakat aynı temel ilkeler uygulanabilir. Yine ilk olarak önceliklerinizi belirlemesiniz. Eğer egzersiz yapamayacak kadar meşgulseniz gerçekten de meşgulsünüz demektir. Egzersiz kısa vadede enerjinizi harcasa da uzun vadede artırır. Bazı fanatikler gibi hayatı bir egzersize çevirmeyin; onu daha iyi yaşamak için kullanın. İşkolikliğin belirtilerinden bir kaçı şunlardır: Aile bireylerinizin size birer yabancı gibi gelmeye başlamaları. Tatiller artık neredeyse tamamen dünyevileşti ve ticarileşti. Tatillerin hem zihinsel hem de ruhsal bir dinlenme fırsatları olduğu fikrine dönmek zorundayız
230 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.