Cihangir Fransa'da yaşayan sadece siyah beyaz ve gri renkleri götürür
Çünkü doğuştan renk körü olarak doğmuştur.
Ünlü bir ressam hayalini kuran ve yaptığı resimler de sadece bu üç renk vardır.
Gazete de köşe yazarlığı yapan ve Cihangir'le bir türlü anlaşamadığı Felicia ona gri bohem lakabını kadar.
Bir ressim sergisinde hüsrana Cihangir orayı terk eder ve hayatı bambaşka bir hal alır ve gördüğü ilk renk kan kırmızı ama nasıl görür bu rengi?
Yazarın betimleri,yaşadığı duygular okuyuca geçiyor sanki Paris sokaklarıni geziyormus hissiyatı veriyor.
Kitapta çok ince düşünülmüş ve sisteme küçük atıflarda bulunmasi hoşuma gitti
Yazarın güçlü bir kalemi var verdiği örnekler güzeldi.
Merakla sayfaları cevirdim..
Yazarın okuduğum ikinci kitabi ve aramizda kalsın benim favorim ilk kitap