#1001kitap~~~~~~kent onca övgüsü yapılan ve kentlinin kıvanç duyduğu ilerlemelere ve gelişmelere rağmen, halkı aşk, kıskançlık ve kanla oluşan şiddet hikayelerine her şeyin üstünde yer vermekte ve bu gibi dedikoduların hazzını hiç 1şeye değişmemekteydi~~~
Jorge Amado, 1912 yılında Brezilya'da, Bahia eyaletinin güneyinde doğdu. Babası kakao çiftliği sahibiydi. Bütün büyük toprak sahiplerinin çocukları gibi onu da papazların yönettiği okula verdiler. Kır yaşamının özgür havasına alışan Amado, on üç yaşındayken bu okuldan kaçtı. On beş yaşına dek 1gazetede çalıştı. İlerici eğilimleri nedeniyle Brezilya'dan ayrılmak zorunda bırakıldı. Uzun süre Fransa ve Sovyetler Birliği'nde yaşadı. Yazar, romanlarında daha iyi 1yaşantı özlemiyle çırpınan yoksul Brezilya halkının yaşama savaşını, gerçekçi ve derin şiir güzelliğine bürünen destan havasında anlatır. Eserleri 32 dile çevrilen Amado, 1951 yılında Stalin Edebiyat Ödülü'nü almıştır. (Kitap yazar bilgisidir.)
Dönem Brezilyası, karışık ve renk cümbüşü gibi olan Bahia ve Ilhéus kenti. 1925'te Ilhéus, epeyce kakao mahsulü yapan ve ilerleme arzusuyla gelişen 1kasaba olmasına rağmen geleneksel yöntemler hakim olduğu 1yerdir. Cinayetle başlayan kitap, kentin en önemli barının sahibi Arap Nacib "Herkes Arap diyordu. Bu nedenle Nacib'in, doğum ya da kararnameyle elde ettiği Brezilya vatandaşlığı konusundaki kuşkuları dağıtmak yerinde olur. Suriye'de doğmuş, 1Fransız gemisiyle Bahia'ya varmıştı; İlheus'a geldiğinde dört yaşındaydı." ve kente iş bulmak için gelen, ama herkesin aklını başından alan, güzel ve yabani Gabriela. Nacib, popüler kafesindeki aşçıyı yeni kaybetmiştir ve çaresizlik içinde Gabriela'yı işe alır. Harika 1güzelliğin yanı sıra harika 1aşçı olan Gabriela'nın iş için büyüleyici 1nimet olduğu ortaya çıkıyor. Şehvetli, hicivli ve entrika dolu Gabriela. Brezilya'nın küçük kasaba yaşamının son derece eğlenceli 1panoraması olan "Tarçın Kokulu Kız" aşk ilişkileri, cinayet, ziyafetler, cenazeler, arzu, nefret, intikam ve mucizelerle dolu 1kitaptır...
~~~Bazı çiçekler var, dikkat ettiniz mi, dalında bırakıldığı sürece güzeldir; vazoya kondu mu, gümüşten olsa bile solar ve dökülür~~~
Dönem Brezilyasında, zengin çiftlik sahiplerinin erkekliklerini gelişigüzel cinsel ilişkilerle kanıtlamakla meşgul olduğunu savunurken Amada, kadın işçilerin çektiklerini apaçık görerek, teni tarçına benzeyen ve karanfil kokan, baş döndürücü, duyarlı, hep mutlu Gabriela'nın portresini bu duruma dayandırmıştır ki toplum içinde ilginç ikili ilişkiler oluşurken... Gabriela, evli Brezilyalı erkeklerin erkekliklerine, kadınlarınsa kocalarına sadık olmasını gerektiren geleneksel çifte standardı sorgulayan çağdaş 1metin olarak bu çifte standart olayı, Gabriela'yı barına aşçı olarak alan Nacib'le yaşadığı aşk hikayesinde baştan sona yeniden gözler önüne sererek, sevgili Gabriela'sını başka 1erkekle yakalayan Nacib, kıskançlığı içinde dönem yasaları!!! ve vicdanı arasında kalmayı sorgular kendi içinde...
"Tarçın Kokulu Kız" kitabında da yine zenci, melez, Arap ırk durumlarıyla ve din bağlantılarını anlatırken 1yandan siyasetin karanlık, acımasız gerçeğiyle, kanlı iktidarlarının sonuna gelen büyük toprak ağaları ve onlara karşı savaşan sermaye sahibi burjuvaların siyasal mücadelesini gerçekçi 1şekilde sunarken diğer yandan da bu havanın içinde yaşayan 1kentteki her sınıftan insanın hayatlarını en ince ayrıntılarına dek gözler önüne seren "Tarçın Kokulu Kız" ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır, yazardan okuduğum 2.kitap olup diğer okuduğum kitabı "Mucizeler Dükkanı"na göre çok daha fazla sevdiğim kitabı olmuştur, keşke yazarla tanışma kitabı olarak bu kitabı seçseydim, belki diğer kitabı da daha çok sevebilirdim. Zira "Mucizeler Dükkanı" Brezilya adına çok katmanlı 1kitap olup ülke bilgilerine de hakim olmayınca çokça zorlamıştı zira Latin Amerika ülkeleri içinde bana göre en zor olan coğrafya Brezilya, tüm karmaşık yapısıyla. Yazarı okumaya devam edeceğim, Latin Amerika olması benim için yeter, okuma nedenimdir :))) Herkese sağlıklı mutlu huzurlu keyifli okumalar dilerim...
~~~Kan sevdası o dereceye varmıştı ki, Filomena'nın gitmesiyle çıkarları tehlikeye giren Arap Nacib bile kişisel sıkıntılarını unutup bütün dikkatini bu ikili cinayetin etrafında dönen dedikodulara vermişti. Kentin çehresi değişiyordu. Yeni sokaklar açıyor, otomobil ithal ediyor, şahane konutlar yaptırıyor, yollarını anayollara bağlıyor, gazeteler yayımlıyor, kulüpler kuruyorlardı. Bununla beraber insanların gelenekleri ve alışkanlıkları daha ağır gelişiyordu. Bütün toplumlar da bu böyledir.~~~