Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

170 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bu tatsız günler içinde ben de 'yalnız seni arıyorum' Orhan Abi..
Şiirde ahenk unsurlarını barındırmayanların aleyhtarı olduğum anekdotu ile başlamak istiyorum. Bilhassa da ahenk unsurlarından uzaklaşan şiirlerin dejenere olduğu kanaatinde olurum çoğu zaman. Zirâ Yahya Kemal ile Orhan Veli'nin o meşhur hadiseyle konuya girmekte pek de sakınca olmadığı kanısındayım. Bir gün Boğaz Vapuru'nda karşılaşır şairler. Bu olayın Park Otel'in balkonunda geçtiği de söylenir. Lâkin biz okuyucular için bunun pek de bir önem arz etmediği kanısındayım. Ne de olsa bir denk gelmişlik var.. Birtakım stabil konular konuşulduktan sonra "Yeni şiirler var mı?" diye sorar Yahya Kemal. "Var!" diyen Orhan Veli, Efsane adlı şiirini okur: Bir zamanlardı bu gam hanede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı O çağıltıyla beraber döğünürken def ü cenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengarenk Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe Rindler muğbeçeler mest bütün mecliste Ve o haletle bütün kahkahalar nağmeleşir Dilde Yahya Kemal'in şarkısı şehnameleşir O gürültüyle sular çalkalanır çağlardı Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Lakin artık o hayal alemi bir efsane Ses sada yok bu değil sanki o devlethane Orhan Veli'nin bu şiiri Yahya Kemal'in övgüsünü kazanmıştır. Oysa O, bu şiiri edebiyat temelinin, şiir bilgisinin ne kadar güçlü olduğunu göstermek için yazmıştır. Okuması bitince "Siz biraz daha gayret etseniz bizi de geçeceksiniz" diyen Yahya Kemal'e "Aman efendim, biz bunu alay olsun diye yazıyoruz" yanıtını verir... Yanlış anlaşılmasın, istirham ediyorum; Orhan Veli, eski şiiri bilir ve önemserdi. Ki Yahya Kemal sıkı bir aruz ve ahenk şövalyesidir kuşkusuz. Bunun aksi dışında kaleme alınan şiirlere sert eleştirileri bulunur ve "cahil ve geri kimseler" olarak adlandırır. Bu vaziyetteki bir şâirden, şiirin öz kimyasına tepki olarak doğan ve şiire karşı harp başlatmış Orhan Veli'ye övgülerin çıkması, Orhan Veli'nin ne denli büyük bir şâir olduğunu biz okuyuculara kanıtlar niteliktedir. Peki şiirin özüne harp başlatmış bu şâirin gizli kalan, sakladığı yahut fark edilmeyen noktaları yok mudur.. Elbette vardır. 36 yıllık, kısa sayılabilecek bir ömre neler neler sığdırmıştır kim bilir, değil mi.. Orhan Veli, o kadar da muğlak bir şahsiyete sahip birisi değildir. Bir Edip Cansever kadar karanlık değildir. Ama harbe verdiği isim gibi 'garip'tir.. Her şâirin hikayesinde olduğu gibi yoksulluk en mühim lokomotifiydi onun yaşamının. Nitekim kitapta günler, haftalar önce yazdığı mektubu parasızlıktan geç gönderdiğini Nahit Hanım'a itiraf etmişti.. Ne zor şey olsa gerek, bir erkeğin maddiyatının zayıf olduğunu bir kadına, üstelik sevdiğine belirtmesi. Ah Orhan Veli.. Şâirler elbette duygusal insanlardır lakin Orhan Veli'deki duygusallık boyutunun çok başka bir seviyede olduğunu belirtmekte fayda var sanıyorum. Nitekim bir kısım var, onu okuduktan sonra bir sitem ne kadar sitemden bu kadar uzak ama aynı zamanda bir sitem olabilir diye düşündüm. Belki kalbim asgari ücretli bir çalışanın evinde meyveye ayırdığı kısım kadar boş olduğundan sitem oluşturamadım ama tesirini bayağı hissettim. "Nahit, Sana senden şikayet eden mektuplar yazıyorum. Senin beni ikna etmen icap ederken kabahatli mevkiine ben düşüyorum. En sonunda da benim özür dilemem lazım geliyor." Acaba Orhan Veli roman türü üzerinde gitseydi, geride arşa yükselen bir miras bırakabilir miydi? Bu soru çoğu zaman aklıma gelir. Lakin düzyazı minvalinde pek de okuyamadığım için kendisini, mülahazam bu kadar ağır gelmiyordu. Bu yöndeki mülahazam beynimin mühim bir kısmını işgal etti.. Bazı nüanslar beni her ne kadar cezbetse de, bazı mülahazalar zihnimi işgal etse de, onu bir şâir olarak hatırlamak en güzeli.. Esasen o kadar özgün ki şiir minvalinde, kendisi romanlar da yazsa şiirleriyle daha çok hatırlanırdı zannımca. Ama bir saniye, Orhan Veli orda da bir darbe yapar mıydı acaba.. Şiire yaptığı darbeyi roman türüne yaptığını bir düşündüm de, Orhan Abi, dirilmelisin. Görev seni bekliyor, ordunun sana ihtiyacı var.. Yazarken dâhi ne tür paradokslar oluştu. Aklıma takılan bir şey daha var. Bu aşkın vaziyeti. Ömrünün son 3 senesinde yazılan mektuplar şu an gün ışığında. Bir vaktitler şehir efsanesi olarak konuşulan bu mektuplar gizliydi çünkü daha sonra şair Arif Damar’la evlenen Nahit Hanım, o yıllarda Yahya Kemal’in öğrencisi olan Halil Veda Fıratlı ile evliydi. Yani gizli bir aşktı bu.. Mektupları okuduğumuzda görüyoruz ki, Orhan Veli Nahit Hanım’a sevdalıydı. Ama bu aşk bir türlü Nahit Hanım’a kafi değilmiş gibi. “Benim için her şey olduğunu mademki bugüne kadar anlatamadım, şimdiden sonra ne yapıp da anlatabilirim. Hoş, ne istersen yaparım, ayrı mesele. Canım Nahitçiğim, bu çocukça kaprislerden vazgeçsen, bana daha sitemsiz, daha tatlı mektuplar yazsan olmaz mı?” diyor misal. Bu kaprisler karşısında Orhan Veli’nin kanıtlama arzusu mektupların çoğunun satırlarına hükmetmiş. Oysa evli olan Nahit Hanım’dı, kıskanması gereken Orhan Veli değil miydi.. Yalnız bazı kıskançlık durumlarını da göz arda edemeyeceğim. Edebiyatçı kimseler tarafından oluşan kıskançlıklar da bir başka oluyor :D Nahit Hanım öyle alelade birisi de değildi. Cumhuriyet'in genç öğretmenlerindendi. Gazi Mustafa Kemal'le üç kez dans etme şansına erişmişti.. Edebiyat dünyasının mühim şahıslarıyla hep muhabbet içindeydi. Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Sabahattin Ali, Edip Cansever, Ece Ayhan, Arif Damar, Cemal Süreya, Ahmet Muhip Dıranas, Turgut Uyar, Can Yücel gibi isimleri aynı cümlede toplayan şey, yaralarından akan edebiyattı. Ama onları bir araya getiren tek şey bu değil. Başka bir şey daha vardı, Nahit Hanım... Sabahattin Ali'nin dahi kendisine aşk mektubu yazdığı söylenir. Hatta Can Yücel'in bacağındaki benine dâhi şiir yazdığı.. Lakin onu en iyi elbette Orhan Veli anlatmıştı. Orhan Veli, düştüğü çukurda hayatını kaybettiği zaman, cebinde diş fırçasına sarılı kağıda yazdığı şu dizeler onu bize çok güzel anlatmıştı. “Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar” Acaba Kanal D ve Show TV kötü mü olurdu diye sorgulamıyor değilim.. O zamanlar olsaydı, edebiyatçıları magazin haberlerinde görmek nasıl olurdu acaba.. Sanırım yaz mevsiminin boğukluğu beni birtakım saçmalıklara itmeye başladı. Kaçmamda fayda olacaktır sanıyorum. Esen kalın, kitaplarla kalın. Bu arada Orhan Abi, emin ol ben de şu an dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. (Galatasaray, kebap ve Adele hariç) Bütün bu tatsız günler içinde ben de 'yalnız seni arıyorum...'
Yalnız Seni Arıyorum
Yalnız Seni ArıyorumOrhan Veli Kanık · Yapı Kredi Yayınları · 20243,476 okunma
·
1.673 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.