Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

308 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 saatte okudu
Mutlu Geceler! Tesadüflere inanıyor musunuz? Kitabın tanıtımında da böyle bir yazı göreceksiniz aslında ve içeriği görünce biraz da gülümseyecek, yok canım diyeceksiniz belki. Genel olaraksa tesadüf konusuna olan inancı sorgulatacak bir kurgu var diyebiliriz. Ben hayatta en ufak bir tesadüfün zerresine dahi inanmadığım için bu soruyla başlamak istedim. Diğer yandan Polisiye konusunda bu kitabın bende ayrı bir yeri olacak. Şöyle ki Orhan Alkan adında bir doçent var. Eşi Rezzan ile ayrılık kararı alıyorlar ama kendisi biraz mutsuz. Bir yurt dışı yapıp geldikten sonra MIT tarafından operasyonda kendisine çok benzeyen Pierre adında, tarihi eser kaçakçılığı yapan birisine çok benzediğini ve ülkesi için bir fedakârlık yaparak bu çetenin içine sızması isteniyor. Mantık olarak böyle bir kurgu olabilir mi? Yani başka bir hayat yaşayacaksınız ve bir anda ajan olacaksınız. Biraz sönük bir kurgu tabi ama hikâyeye odaklanmak en doğru olacaktı ve ben de öyle karar aldım. Tabi insanların tıpatıp benzemesi neredeyse imkânsız ama birbirini andırma ve ufak bir makyaj sonrası bunun da üstesinden gelinir. Ben bu benzerliği kafamda canlandırmak için Mesut Özil ve Enzo Ferrari benzerliğini gözümde canlandırarak okumayı tercih ettim. Bu şekilde ilerlediğimde kurguya oranla daha inandırıcı geliyor zihnime diyebilirim. Bu şekilde benzetmelerle okumak daha akılda kalıcı, yıllar sonra bile hatırlanabilecek kurgular oluşturuyor aslında. Genel olarak bu yöntemi Doping Hafıza gibi kurumların kullandığını görüyoruz. İyi bir yöntem okuma açısından. Şöyle bir baktığımızda Orhan Alkan’ın üniversitede olduğu bir sahneden giriş yapıyoruz. Ardından Zeki Or adında bir MIT mensubu kendisine geliyor. Bir evrak çıkarıyor ve Pierre Probe adında bir Fransız’ı kendisine gösteriyor. Oldukça ünlü ve aranan bir tarihi eser kaçakçısı olduğunu da belirtelim. Tabi Orhan Hoca başta bu teklifi kabul etmeyecekti, bunu da bekliyordum çünkü ilk teklifte nazlanmalar artık bu tarz konulu kitapların klişesidir. Diğer yönden ilginç ama iyi bir taraf da karşımıza çıktı. Çünkü kıymetli ve tanınmış bir eğitmene milli kültürü koruma görevi ve kaçırılmaması için ona sahip çıkılması isteği geldiğinde bunu reddedemezdi. Beklentimiz bu yönde değil mi? Aynı zamanda dedesi Çanakkale Şehidi, babası İstiklal Madalyası sahibi birinden de kaçıp gitmesini bekleyemezdik. En beğendiğim yönlerden birisi de Orhan Taşçı karakterinin büründüğü, yerine geçtiği Pierre Probe karakterinin ölmüş olması gerekmesi. Gittiği insanların da bunu bilmeleri ama meraka kapılmaları. Olayların gidişatının buna göre şekillenmesi. Yine en güçsüz bölümde bu aslında. Yani koskoca MIT bu benzerliği yapıyor, dosyaları tutuyor, her şey hazır ama adamın davranışları, tepkileri hiç yazılmıyor. Yani düşünün ki görüşmeye gittiği yerde çaya şeker atıp atmama meselesini bile karşısındaki sorgularken koca MIT’in bunu es geçmesi çok garip. Kurguyu sağlamlaştırmak için biraz da merakı canlı tutmak için yapılsa da bu zayıflık biraz sinirimi bozdu. Kitabın başında olduğumuz için iş burada ortaya çıkmaz nasılsa duygusuyla ancak es geçebildiğimiz bir bölüm oldu. Kitabın içindeki gerilim ne kadar yüksekse, macera ve merak duygusu ne kadar iyiyse, akıcılık hatta kısa okuma kolaylığı da o kadar güzel. Yorucu, hemen bitsin havasından uzakta iyi bir kurgu ve ne olacak merakıyla geçen satırlar... Daha ne isteriz? Hepimize iyi okumalar dilerim..  
Kurt Sığınağı
Kurt SığınağıOsman Aysu · İnkılap Kitabevi · 199954 okunma
·
387 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.