Gönderi

Bir romandan öte, bir anlatı özelliği taşıyan Kafa Kâğıdı'nda, dikkati çeken en önemli kısım, yazarın roman hakkındaki düşüncelerini anlattığı başlangıçtır. Necip Fazıl'a göre “Roman, 'icatçı bir hayat taklididir. “Böyle olunca, roman, asli mahiyeti bakımından bir oldurma, oluşturma, biçimleme, yakıştırma, tasarlama işi halinde meydana çıkıyor ve insandaki eşya ve hâdiseleri murakabe ve öteleri kovalayıcı hayal gücüne dayanıyor." Roman, Necip Fazıl'a göre, hadiseleri fikirleştirme, fikirleri hadiseleştirme sanatıdır. Ana dayanak noktası idealizasyondur. Bu feda edildiği takdirde romanın kıymeti düşecektir. "Vakialarla karışık olarak ulvilik şartını korudukça da pahası (radyum) misali değerlenir" Bizdeki roman, Tanzimattan bu yana, taklitten, özentiden kendini kurtaramamıştır. Tanzimat sonrasında ortaya çıkan roman sefaleti, 'halk düşünce ve duygu kumaşını örgütleştiren Kerem ile Aslı, Battal Gazi, Köroğlu gibi menkıbeler karşısında büsbütün köksüz kalmış ve kendi kaynağını bulamamıştır. Necip Fazıl'a göre bunun nedeni, yaşadığımız sosyal buhranlardır: "Roman toprağa bağlı keyfiyetiyle ihtimaller âlemi boyunca ya tasavvufi bir icat, yahut muhaller dünyasında maveraî bir hayal; veya olmuş ve olabilirlerin nakline mahsus, fakat hepsinde harekiyet ve seyyaliyet ve teessüriyet değerlerini şart koşucu bir vasıtadır. Romanın roman olabilmesi için bu üç kıymetin mutlaka posa vak'a tasavvurlarından arındırılması ve maddeyi geride bırakıcı bir ruh seviyesine yükseltilmesi gerekir.” Necip Fazıl, olayları doğuran sebepler mânâlar olduğu için, eserindeki hareket noktasının tamamen ruhî olduğunu belirtir. Kafa Kâğıdı'nda vak'aya göre ruh değil, ruha göre vak'a söz konusudur. Bunu ilk olarak Fransız Marcel Proust, Kayıp Zamanı Ararken adlı eser dizisinde denemiştir. Necip Fazıl, Türk romanını, Batı romanının en sefil örnekleriyle eş seviyede görür. Bu nedenle de bir Türk romanı olmadığı inancını taşır. Bu, Türk romanı açısından oldukça ağır bir hükümdür. En azından, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar için ağır bir hükümdür. Necip Fazıl, düşünsel tezi baskın bir romanı yazmak istediği için, eserine isim verirken nüfus cüzdanı yerine daha geniş bir anlam taşıyan Kafa Kâğıdı'nı tercih eder. Necip Fazıl'ın roman konusundaki düşünceleri gözden geçirdiğinde, bu düşüncelerini Kafa Kâğıdı'nda uygulayabildiği söylenebilir . Ancak, bu durum, söz konusu eserin roman olarak değerlendirilmesini sağlamaya yeterli olmaz. Orhan Okay'a göre Necip Fazıl, hikâye türündeki başarısını roman sahasına taşiyamamış, bu alanda yetkin eserler verememiştir. Necip Fazıl'ın her iki alanda da -roman ve hikâye- şiire göre çok zayıf kaldığını söylemek mümkündür. Necip Fazıl'ın romanlarında ve hikâyelerinde, dil, anlatım, kurgu, teknik gibi tahkiye özellikler açısından bir yenilik, bir arayış kaygısı yoktur. Gazete için yazılmış herhangi bir günlük metin izlenimini veren 52 hikâye, Necip Fazıl'ın sanatçı kimliğinde önemli bir yer tutmaz.
·
102 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.