Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

99 syf.
10/10 puan verdi
ANEMON
ANEMON Bir yılı aşkındır, hücrelerine kadar özümsediği Anemon’u eline aldığında, hemen açamadı kapağını. Önce teni, sonra gözleri sindirmeliydi. Hepsinden önce heyecanını yenmeliydi. Kokladı. Alya’ya Şiirler, Alya’nın avuçlarındaydı nihayet. Bir yıl boyunca her gün ilmek ilmek işlenen dizeler tekrar, yeniden okunmak için bekliyordu. Ve Alya’nın Koca Şairiyle tanışma zamanına tekabül ediyordu ilk baskı tarihi. Kesinlikle tesadüf değildi. Biliyordum. “Bir milat olacak tanıştığımız gün Sarılıp sevişeceğiz günde üç öğün Kalbimizde nişan gönlümüz düğün Yıllara geçmişi sormayacağız” (s,19) Şiir, okurken sizden ezgi ister, tını ister, ses ister. Ve ruhunuzu vermenizi ister. Onun haykırışı size nefes aldırır ve hayata başka baktırır. Aceleci olmadan, tadına doyarak ve bazen geri gidip tekrar tekrar o harmoniyi duyumsayarak, keyifle okutuyor bu eser kendini. Nasıl bilirsiniz Hasan Ildız’ı? Ben iyi bilirim. Taa kalu bela’dan beri. Özellikle şiirlerini. “Aklım ihlal ediyor sınırları bir bir” (s,9) dizesiyle başlayan Anemon’u gel de okuma hadi. “Aşk diye yüreğinde Havva’nın ısırdığı elmayı getir.” (s,17) yoğunluğuyla sizi içine çeken Anemon’u okuma hadi şimdi. “Leylim bir geceyim, masalında Şehrazat’ın Bin birinci hikâye, benim doğum saatım Sulara akıtın beni, rüzgârın önüne katın Mevsimler ılık hâlâ, gül kokuyor bak etim Leylim bir geceyim, masalında Şehrazat’ın.” (s,10) diyerek, tüm yazdıklarını özetler aslında. “Ben Hasan Ildız, eski bir yorum Görsel sanatlar öğrencisi Kırk yıldan beri Doğanın halleri üzerine çalışıyorum” (s,56) kelimeleri şaha kaldırmadan, doğanın verdiklerine bir öykünmeyle, ruhunda canlandırmış sezgilerini. Gayesi, zihnindeki davranışla, dışsal gerçekliğe çevirmektir aşkını, yani Alya’sını. Şiirlerde, yaşayan gerçek bir aşka şahit oluyorsunuz. “Sen benim ezberimdin Son ilmihal dersinde Veremesem boğulacaktım Boğulacaktım aklımı almasaydın Kalbimle kalmasaydın Kalbimden soğuyacaktım” (s,27) Hasan Ildız ölmedi henüz. Yazgısı devam ediyor. “Bir Yörük çocuğunun gözlerinden yazıyorum sana Gezdiği dağlardan ve Geçtiği su kenarlarından Sana çam sakızı toplamış Bir de alıç koymuş heybesine Gözlerine bakıp bakıp Soğuk diyemiyor kimseye Kars diyor, Iğdır diyor Bir de Ardahan ekliyor üzerine.” (s,42) dizeleriyle ve hemen hemen yazdığı tüm şiirlerde, yaşadığı coğrafyasının kendine özgü yapısını açık açık anlatmıştır. Ait olduğu milletin dilini, ahlakını, kültürünü, eserleriyle gelecek nesillere taşımaktadır. İşte, hayatını bir kâğıda ve bazen bir mısraa sığdırmıştır. “İhtimaldir” (s,51), “Kadınım” (s,66), “Sana” (s,74) mısraları, başlı başına mana barındırmaktadır içinde. “Anemon”, Lady Godiva’dan Şehrazat’a, İphegenia’dan Helen’e, Afrodit’e, Meryem’den Hatice’ye ve Züleyha’ya, pek çok kadın inceliğini ve aşkın sonsuz halini yansıtmaktadır. Bazen Beethoven’in “Ay Işığı Sonatı”, Antonia Vivaldi’nin “Dört Mevsim” iyle hayatının arka planından haberdar ediyor bizi. Oradaki bir noktadan, nasıl sevinçler yarattığını ve bazen körleştiğini, uzaklardan ağır yaralar aldığını gösteriyor bize ve bazen ümitle, çölde bir tas su ikram ediyor sevdiğine. Ardından “Son Yaprak” hikâyelerindeki gibi Alya’sını ince ince iğnelemekten geri kalmıyor. Ruhu bedenden çıkarıp ahhh çektiriyor. “Adını verdiğim çiçekler bir bir ölüyor Bir sen kalıyorsun içimde anadan üryan Bir sen kalıyorsun içimde akıllara ziyan” (s,78) ve bir kez daha açıp okumaya cesaret edemiyorsunuz. “Yusuf’un Züleyha’ya küstüğü yerden yazıyorum” (s,97) dizesiyle karşılaştığınızda, sizi savaşlardan, açlıktan, intizardan ve en çok da sevdadan geçiriyor. “Mutlu Aşk Yoktur” der gibi. Hasan Ildız şiirlerinin, bağımlılık yaptığını itiraf etmek istiyorum. Çünkü okuyana hayaller kurdurtuyor, gezdiriyor, düşündürüyor, heyecanlandırıyor. Birkaç karamsar yeri olsa da pek çok satırında kendi mutluluğunu arayan, yaşayan, cana işleyen umutvarilik hüküm sürüyor. Bu da topluma karşı olan sanatçı sorumluluğunu taşıdığını göstermektedir. Geleceğe yönelik hayalleri, tasavvurları hayali değil, ince bir duyarlılığa sahiptir. “Sonra sen geldin İklimleri değişti dünyanın Yeni bir bahar geldi kapıma oturdu Sonra kuşlar geldi İbibikler, dugguklar, leylekler.. Bir çiftçi tohum saçtı tarlaya Sonra biri daha, biri daha... Sen geldin diye oluyordu bütün bunlar.” (s,81) Ve şiirin sonunda sevdiğinin, Alya’sının dizelerine de yer verir Anemon’unda. “Sen geldin Mevsimler şiddetini artırdı Kuşlar gökyüzünde çiftleşti Güneş tohumlara Her zamankinden daha hızlı hayat verdi Ve dünya artık bir daha Hiç kaybetmedi iyi insanları” (s,82) Mutluluğa, yaşama sevincine açtığı kapıya, hep sevdiğiyle koşmuştur atını. Kitaba adını veren Anemon şiirinin astokriş dizilimi hem bir kadına duyulan aşkı anlatılıyor hem de tüm eserin satır aralarında pek çok çiçek isimlerinin geçtiğini bize fısıldıyor. Sözcüklerin birbiriyle uyumu, arı duru bir dil, bir söyleyiş, sezdiriş, yürek, ruh. Duygusallığı, doğallığı, içtenliği ve rahatlığıyla şiirlerini canlı tutmuştur her daim. Tarkovski’nin dediği gibi; “Bir sanat eserini gören ya da okuyan bir kişi eskisi gibi kalamıyor ve olamıyor.” Sen Mısır’ın yani Züleyha’nın, sen kalbimin yani Alya’nın, sen edebiyat dünyasının yani Şairlerin, sultanısın. Her dem şiirle kalın.
Anemon - Alya`ya Şiirler 1
Anemon - Alya`ya Şiirler 1Hasan Ildız · Klaros Yayınları · 01 okunma
·
229 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.