İyi bir kitabın az okunması beni her zaman üzmüştür.Bu kitap da onlardan biri.1913'lü yıllara göre yazarın hayal gücü ve zekası takdire şayan, hayran kaldım.Konunun başlangıç şekli, kurduğu şehir düzeni ve verilmeye çalışılan hakikatler.Kitapta anlatılan şehir düzeni bana; İslamiyet'in istediği yaşam şeklini ve Sezai Karakoç'un
Diriliş Neslinin Amentüsü'ndeki Diriliş Sitesini hatırlattı.
Hayal edin herkes işini hakkıyla yapıyor, kimse birbirini incitmiyor; herhangi bir görevliden yardım istediğinizde yorgunluktan bezmiş bir şekilde asık suratla değilde güle oynaya size yardımcı oluyor.Her şey son teknoloji ama bunu hep yararlı işlerde, insanlara faydalı bir şekilde kullanıyorlar ve daha iyiye nasıl evrilebiliriz bunun yollarını arıyorlar.
Yazar 1913 yılında aslında bugünkü bir çok şeyi hayal etmiş, belki teknoloji olarak ulaşılmış ama insanlık olarak (maalesef) aynı seviyeye ulaşamamış durumdayız.Hani bazen olur ya gelecekteki kızıma/oğluma diye mektup yazar anne-babalar.Yazarımız da hem hayalini nakşetmiş kitaba hem de bizlere mektup bırakmış gibi.Ülkenin en zor zamanlarında yazarın hissettiklerini okumak biraz içimi burktu.
En çok hoşuma giden nokta ise boş boş gezen kimse yok.Nargile salonları, kahvehaneler hak getire.Ne güzel :)
Umarım kıymeti anlaşılır da daha çok okunur.Bu kadar az okunmayı hak etmiyor.Can yayınları da katletmeden çok güzel sadeleştirmiş.Okuyun, okutun ve hatta milli eğitim liseler için tavsiye listesine alsa; gençlerimiz bir deden mektup kabul edip, daha iyiye daha güzele çalışıp, çabalasa...