Gönderi

Seyırcinin izlediklerinde hiçbir yanlış görüntüyle karşılaşmadan ya da onları umursamadan seyrine devam etmesi ancak onun dini ve ahlaki standartları yeniden tanımlamasıyla gerçekleşebilmektedir. Filmlerin ve olumsuz sahnelerin *ahlaki gerekçelendirilmesi"'* sayesinde seyirci, değerlerini muhafaza ettiğini, görüntülerin kendisine dayattığı etkilerden haberdar olduğunu ve olumsuzluklardan kendisini yalıttığını düşünerek filmin güzel yönlerine odaklanmakta ve böylece ondan keyif almayı başarabilmektedir. Hâlbuki seyirci izlediği olumsuz nitelikteki her filmle birlikte bilincini seküler değerlerle doldurmakta, kurgulanan yaşam tarzlarını içselleştirmekte ve her olumsuz sahneyle kirletilerek saflığını yitirmektedir. Seyircinin film seyretmek için ürettiği ahlaki gerekçelendirme, onun tamamen bu evrende kayboİup gitmesine yol açmaktadır. Bu şekildeki ahlaki gerekçelendirmeler bir müddet sonra olağan bir hâl almakta ve artık her türlü olumsuz sahne seyirci tarafından normalleştirilebilmektedir. Bu açıdan Voltaire'in “ Saçmalıklara inanmanı sağlayabilenler, büyük kötülükler yapmanı sağlayabilirler.” sözü, seyircinin ahlaki gerekçelendirme ile içine düştüğü durumu açık bir şekilde bizlere göstermektedir. Sinema, yarattığı bu seküler anlamlandırma sistemi ile seyircinin bakışını yönlendirerek onun dini bakışını tahrip etmekte ve her türlü olumsuz davranışın kendisine meşruiyet alanı oluşturabilmesine imkân sağlamaktadır.
··
520 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.