Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

inceleme gibi çevirmen önsözü
ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ Jungiyen psikolojiye giriş niteliğindeki bu eser, derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biri sayılan C. G. Jung'un düşünsel mirasını muhtasar biçimde özetliyor. Özenli araştırmalar sonucu sizler için tespit ettiğim bu kitap, Jung'un asistanı olarak görev almış ve ilerleyen zamanda Jungiyen okulun en önde gelen otoritesi olarak kabul edilmiş Dr. Meier'in, Massachusetts'te teoloji öğrencilerine verdiği Cutting Lectures konferanslarından derlenmiştir. Dört ana başlıkta verilen bu dört ders süresince Meier, kolektif bilinçdışı, arketipler, rüyalar ve bireyleşme süreci gibi Jungiyen kavramlar üzerine düşündürücü ve etkileyici bir tartışma sunmuştur. Katılımcıların ilahiyat öğrencileri olduğu böylesi bir konferansta, tüm konunun mit ve din mefhumları etrafında gezindiğini ve geleneksel anlayışı sağlıklı bir şekilde sınamayı hedeflediğini de belirtmemiz gerekir. Bu bağlamda eser, alanında bir kilometre taşı olarak görülmelidir. Analitik psikolojinin geniş kapsamı ve derinlikli doğası, metindeki düşünce akışım yeterince şekillendirmektedir. Bununla birlikte, yazarın çokdilliliği ve özgönderimsel üslubu, klasik yapıtlara ve sahiplerine çok sayıda atıflarıyla, oldukça zengin bir anlatım sunmaktadır. Ayrıca, söz konusu eser, insan bilincinin içrek doğasını; rüyalar, mitler ve folklorun sembolik okumaları ile <neredeyse> karşılaştırmalı edebiyat yaklaşımında, ancak doğal olarak bilimin duru ışığında incelemektedir. Bu sebeple, oldukça keyifli ve pekiştirici bir çeviri süreci geçirdiğimi söylemeliyim. Bu süreçte, elbette Jungiyen, Freudyen, Adleryan okullar ile sözü edilen diğer psikiyatrların çalışmalarını; bazı klasik ve modern edebî metinleri; erken dönem kültürlere dair etnografık araştırmaları; Ortaçağ felsefesini ve Rönesans sahifelerindeki Latince ve İtalyanca ifadeleri; kutsal kitapların belirli bölümlerini ve antik bilgeliğin bazı ezoterik öğretilerini yeniden (ve usulen) karşılaştırarak inceledim. Bu incelemelerden elde ettiğim verilere, kitaptaki dipnotlarda (ç.n.) mümkün olduğunca sade biçimlerde yer verdim. Bunlar, metinde sıkça kullanılan Latince ve Yunanca terim, kalıp ve deyimler; metnin aslında göz ardı edilmiş İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Sanskrit terminoloji; bazı bilimsel veya tarihi durum, olay ve karakterlerin gerekli açıklama ve yorumlamaları; dinî unsurların kültürümüzdeki referansları ve kutsal veya klasik eserlerden alıntıların kaynakçalarıdır. Ayrıca tüm metin forman, strüktürel açıdan yeniden düzenlenmiştir. Bu sayede, konuya hâkim olanlar kadar, Jungiyen psikolojide temel bir bakış açısı edinmek isteyen okurların da rahatlıkla istifade edebilecekleri bir kaynak sağladığımızı umuyorum. Okuru "kendi derinliklerinde üretilmiş kaliteli sembollere" (s. 129) çağıran bu metnin, insan ruhunun gizli yönlerini açığa çıkaran ve onu bütüncül bir hale yönlendiren longissima vicda (en uzun yol) tekil ve etkili bir adım olduğuna inanıyorum. Bunu, aynı zamanda Türkçeye kazandırmayı dilediğim yeni kitaplar dizisinin ilk matrisi olarak görüyorum ve okura, kişinin ancak bu yolculuğu eğer kendisi de yapmışsa eşlik edebileceği (s. 111) ilkesine riayet ettiğimin garantisini veriyorum. Modern sonrası toplumların birincil ödevinin, ayrıca, bireyin kendisine ve çevresine karşı sorumluluğunun, sağlıklı ve bütünlüklü kişiliğe erişmek vazifesi olduğu açıktır. Böylece öznel düzeydeki açmazların -tıpkı bireysel bilinçdışındaki kompleksler gibi- kümelenerek, kitlesel -ve dahi küresel- çapta nevrozlara evrilmesinin önüne ancak bu sayede geçilebilir. Zira Jung'un alametifarikalarından, "Bilinçdışınız, siz onu bilince dönüştürene değin hayatınızı yönlendirecek ve siz, ona kader diyeceksiniz" sözü, böyle bir okumaya aracılık etmektedir. Bilinçdışı unsurları otonom niteliklerinden çözmek ve onları hakiki ve pereniyal (kalıcı) bir iradeye entegre etmek için kişi, gerektiğinde uzman yardımından istifade edebilmeli; ancak öncelikle, deyim yerindeyse, kendi analisti olabilmelidir -"eğer (...) kendi doğasına direnmekten kaynaklanan herhangi bir önyargısı bulunmuyorsa." (s. 33) Önyargılardan söz etmişken, okuru kitabın genel hatları ve dönemin politik bilinçdışı hakkında bilgilendirmem gerekir. 1950'lerin Orta Avrupa'sında sosyal konsensüs, gerek gündelik yaşam ve gerek tıbbi perspektifte, doğal olarak, günümüzün hayat ve insan anlayışıyla uymayacak bazı görüşler barındırıyordu. Kültürel kodların ve toplumsal kurumların soğuk savaş tesiriyle yoğrulduğu bu travmatik dönemde ırk, eğitim, inanç, sosyal statü, toplumsal cinsiyet gibi başlıklar günün algısına göre değerlendiriliyordu ve dolayısıyla bunlar, zamanın ruhuna ait, kolektif bilince yansıyan kitlesel kompleksler olarak hüküm sürüyordu. Bu sebeple, kitabı hazırlama sürecinde, bireysel olarak etik ve çevirmen olarak ilkesel bir ikilem yaşamam gerekti. Bu durumda, metnin aslına uygun tutulması, ancak, okura bir ön bilgilendirme yapılması gerektiği kanaatine vardım. Dolayısıyla, okurun kendi değerlerine aykırı bulabileceği bazı ifadeleri -eğer varsa- bu açıdan değerlendirmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Ne de olsa, yazarın özeleştiri kabiliyetinden mahrum kalmadığını şu sözlerinden anlıyorum: "Doktorlar belirli bir şekilde önyargılıdırlar, bu nedenle gözlemleyebilecekleri tüm fenomenleri kendi terimleriyle açıklama eğilimindedir er." (s. 14) Elinizdeki eserin Jung'u ve insan doğasını anlamada oldukça muhtasaran ve etkili hazırlandığını söylemekle birlikte, son sözü tekrar Meier'e bırakıyor ve "yalnızca doğrudan idrakin sağlam bir ilke olabileceğine inanıyorum". Zira "gerçek bir başarı, ancak gerçeğini kendimiz keşfettiğimizde mümkündür. Yalnızca kitaplardan (...) aldığımızda değil." (s. 15) Süha Zaimoğlu Mayıs 2022, Washington, DC
Sayfa 9 - Lejand Kitap - Haziran 2022
·
329 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.