Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

355 syf.
9/10 puan verdi
Bülbülü Öldürmek
(Spoiler ve yorum ağırlıklıdır) Klasik tabir edilen kitaplardan biri Bülbülü Öldürmek. 1960 yılında yazılmış, daha sonra filmi çekilip Oscar ödülü kazanmış olması, kitabın klasikleşmesine büyük katkı sunmuştur. Irkçılık temalı, 1930lu yıllarda geçen, küçük bir kız çocuğunun dilinden yazılan kitabımız bir nevi küçük Scout'un büyüklerin dünyasını anlamlandırmaya çalışması olarak ta karşımıza çıkıyor. Kitabın isminin hikayemizle bağlantısını kısaca açıklayacak olursak; baş karakterlerimizden küçük Scout'un babası Atticus Finch çocuklara havalı tüfek alır ve istediğiniz kadar saksağan vurun ancak bülbülleri vurmayın, bülbülleri öldürmek günahtır diyor. Tabii burada ister istemez saksağanın suçu ne diyebilirsiniz lakin yazarın bakış açısı bu şekilde diyelim. Muhtemelen küçükken evinin bahçesine çok saksağan dadanmış ve meyve sebzelerini kemirmiş olabilir. Ancak bülbül öyle değildir. Size bir zararı olmaz, size sadece şarkı söyler, mutlu eder. Kitabın son bölümünde de kitabın ismini metafor olarak bağlar bize yazar. Atticus, kardeşinin başına gelen bir olayı küçük Scout'a anlatmaya çalışır, fazla beceremez ancak küçük Scout, ''Bülbülü Öldürmek gibi olurdu değil mi? diyerek aslında ne kadar güzel anladığını ifade eder. Burayı bir sonraki paragrafta açmak istiyorum. Toplumda bazı insanlar vardır ki bunlar toplum içinde yaşamasını bilmeyen, asalak diye tabir ettiğimiz, topluma zarardan başka hiçbir karşılığı olmayan tiplerdir. Bu kitapta bu karakterin karşılığı ise Bob Ewell'dır. Kitapta şerif Tate bu insanları mükemmel bir şekilde şu sözlerle anlatmıştır: '' Finch, öyle tip adamlar vardır ki daha merhaba demeden tabancanı çıkarıp onları vurman gerekir. Vurman gerekir ama harcayacağın kurşuna yazık. Ewell o adamlardan biriydi''. Bizim toplulumuzda da var böyle ıslah olmayacak tipler. Bunlara maalesef günümüz hukuku cezasını verememekte, hapis gibi yaptırımlar yeterli olmamaktadır. Bu bakımdan şerife yürekten katılmaktayım. Kitapta da iyi insanlar kötülere yedirilmemeli anlayışını sezebilirsiniz. Gelelim kitabın konusu olan ırkçılık meselesine. Her kültürde tartışma konusu olan ve hiçbir zaman çözülmeyen bazı konular mevcuttur. Bizimkileri burada saymaya gerek yok. Amerikan kültüründe ise ön planda en çok tartışılan konular ırkçılık ve kürtajdır. Kitap 60 sene önce yazılmış olsa da, kafadaki önyargılar halen daha güncelliğini korumaktadır. Irkçılıkla ilgili Green Book filmini de önerebilirim. Öyle ki kitabın yazıldığı dönemlerde siyahiler için hangi yerlere, tuvaletlere girilebileceğine dair özel rehberler mevcuttu. Bu denli bir ayrımcılıktan söz ediyoruz ki bizim kültürümüze uzak olduğu için bir insanın sırf renginden dolayı ağzından çıkan herhangi bir lafa inanılamayacağını pek kafamızda canlandıramayız. Kitabımız ırkçılık konusunu anlatsa da biraz yüzeysel olarak ve hızlı geçildiğini düşünmekteyim. İyilik ve dürüstlük timsali avukatımız Atticus Finch'e gelecek olursak; kendim de avukat olduğum için Atticus'un üstünde biraz durmam lazım. Bir siyahiyi nasıl savunursun Atticus? Bu cümle size saçma geldi değil mi? Avukatlara en çok sorulan sorulardan biridir, bir suçluyu nasıl savunursunuz? Daha ileri gidenler utanmıyor musunuz? vs gibi sorular. O yüzden kendimi Atticusla bağdaştırdım. Herkesin artık bildiği Masumiyet Karinesi kavramını toplum olarak ne kadar uyguladığımızı kendimize soralım. Haberlerde duyduğunuz şeylere ya da sosyal medyada bir tweette atıldığı şekliyle olayın gerçekleştiğine inanma eğiliminde misiniz yoksa mahkeme sonucunu açıklasın öyle bakalım mı diyorsunuz? Bu soruyu vicdanınıza sorun ancak toplumun geneli sosyal medya linçlerinden de açıkça gördüğümüz gibi mahkeme kararı beklenmeden çamur at izi kalsın mantığıyla, masumiyet karinesi gözetilmeden yaftayı yapıştırmayı seviyor. Yaşı büyük olanlar Ümraniye sapığı haberlerini ve davasını hatırlayabilir. Her insanın savunma hakkı vardır ve mahkeme kararı vermeden kim suçlu kim değil bunun kararını biz veremeyiz. Biz avukatlar mahkeme sürecinin hukuka uygun bir şekilde işlediğine emin oluruz. Demokratik bir hukuk devleti bu şekilde olunur. Kitapta da olduğu gibi toplumda bazı görevler vardır ki, birileri o görevi yapmak zorundadır, bunu herkes bilir ancak kimse o kişi olmak istemez çoğu zaman. Atticus'a bu görev yargıç tarafından verilmiştir. Kaçma şansı da yoktur, toplum bunu bilmesine rağmen Atticus'tan nefret eder. Bu da insanların ne kadar iki yüzlü varlıklar olduklarına bir örnektir. Ancak Atticus'un görevi tam olarak isteyerek mi yaptığı kitapta irdelenmemiş sadece savunmazsam çocuklarına doğruyu yanlışı anlatamayacağını düşünen bir baba profili düşünmüş. Atticus böyle biri, günümüz insanları gibi lafla öğütten ziyade eylemleriyle örnek olmaya çalışan bir karakter. Ben kitaptan fazla puan kırmak istemedim lakin kitabın eksikliklerine gelecek olursam; kitap yalın, kolay okunur bir kitap olmasına rağmen biraz yüzeysel geldi. Her ne kadar küçük bir çocuk ağzından yazılmış olsa da biraz daha ayrıntılı bir anlatım, daha fazla bilginin diğer karakterlerin ağzından verilmesi tercih edilebilirdi. İlk bölüm yavaş ve sıkıcı, mahkemenin başlamasına kadar sıkılmanız muhtemel. Kitap yarısından sonra açılıyor. Mahkeme sahnelerinin de kısa geçildiğini söyleyebilirim. Son olarak başlangıçta oldukça çok bahsedilen Radley karakterini yazar sonda bağladığını düşünmüş olsa da o bağlanış şekli beni tatmin etmedi. Velhasıl, çok daha uzun örneklerle anlatılabilecek bir inceleme yazılabilir, benimde buradaki ilk incelemem olduğu için incelemelerin uzunlukları hakkında pek bir bilgim yok. Daha uzununun okunmayacağını düşündüğümden kısa kesiyorum; kitabı okuyun, okutun, okuması ağır bir kitap değil ancak okurken sizin önyargılarınız neler, sizin kafanızdaki ''zenciler'' neler bunları düşünün. Hepimizin kafasında kendi ''zencilerimiz'' var değil mi?
Bülbülü Öldürmek
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Sel Yayınları · 201471,9bin okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.