Hint asıllı yazar Salman Rushdie’nin Hindistan’ın bağımsızlığını anlattığı romanı sadece Hint edebiyatının değil, tüm dünyanın en iyi kitapları arasında yerini alıyor. 1981’de ilk baskısını yapan eser daha basıldığı yıl Man Booker ödülünü almış. Sonraki yıllarda da ödüller almaya devam etmiş. Salman Rushdie 1947’de, 190 yıl süren İngiliz sömürüsü altında kalan Hindistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından iki ay önce Bombay’da doğmuş. Kitabının baş karakteri olan Salim Sina’da tam bağımsızlığın ilan edildiği gece yarısı doğan 1001 çocuktan biri. Yazar ve Salim Sina arasındaki benzerlikler dikkat çekici. Salim Sina’nın hayatını ve Hindistan’ın bağımsızlık öncesi ve sonrası politik ve sosyal gelişmelerini müthiş bir kurguyla birbirine bağlayan yazar, büyülü gerçekliği ustaca kullanmış. Bilinç akışı tekniğinin kullanıldığı romanda okuyucu zamanda ileri ve geri giderek hikayeye tamamen hakim oluyor. Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanında olduğu gibi kuşaklar süren bir hikayenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Dede Adem Aziz (tıp doktoru) daha önce delikli bir çarşafın ardından parça parça gördüğü Nesim Ghani’ye aşık olup evlenirken; bir ömür sürecek fikir ayrılıklarının içinde Salim’in annesi Mümtaz (Emine), Emerald ve Aliye dünyaya geliyor. Annesinin ilk eşi Nadir Han, babası Ahmet Sina, amcası Hanif ve diğerleri...Her birinin olay kurgusu içinde önemli yeri var. Salim Sina on yaşına geldiğinde kendisinde birtakım özel yeteneklerin (hassas koku alma yeteneği ve insanların içsesini okuyabilmesi gibi)olduğunu keşfeder ve diğer geceyarısı çocuklarını aramaya koyulur. Daha fazla anlatmayacağım mutlaka okuyun....

Geceyarısı ÇocuklarıSalman Rushdie · Can Yayınları · 2017725 okunma

·

812 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Elvan