Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Halkların Kardeşliği İçin Kültürlerarası Sanat Psikolojisi
Halkların kardeşliği için hizmet verebilecek köprülerden biri yemeklerse, bir diğeri sanattır. Çeşitli milliyetçi ve hatta faşizan sanat örnekleri bulunmakla birlikte, sanatın bir kültürü ve bir halkı anlamak ve onunla bağ kurmak için açılan pencerelerden en önemlisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu köprü ya da pencere kavramsallaştırmasında, en önemli sorunlardan biri, bir sanat yapıtının bir sanatçının kendine özgü özellikleri yerine bir kültürü ya da bir halkı ne derece temsil edebileceği tartışmasıdır. Sözgelimi, uluslararası bir film festivalinde gösterilmek üzere bir ülkeden film seçtiğimizi varsayalım ve amacımız da, kültürleri tanıtmak olsun. Bu durumda, birçok estetik olarak üst düzey yapıt, değerlendirme dışı kalabilecektir; çünkü her film, tek bir ülkeyle ve kültürle ilişkilendirilemeyeceği gibi, her filmin içeriği de kültürel konulara girmiyor olabilir. İşte tam da bu nedenle, sanatın köprü ve pencere işlevinin daha çok evrensel izlekleri geniş ölçekte işleyen yapıtlar yerine halk sanatı ürünlerine bağlandığını görüyoruz. Böylece, ‘Türk müziği’ dediğimizde ‘Türk tangosu’ yerine ‘halk türküleri’ sözkonusu oluyor. Giriş Kültürlerarası psikoloji, en az iki kültürü bireycilik-toplulukçuluk (kısaca ifade edeceksek, belli bir kültürde ve/ya da kişilikte insanların kendilerini bireysel özellikleri ya da toplumsal aidiyetleri üzerinden tanımlaması olgusu), güç uzaklığı (toplumsal hiyerarşide eşit düzeyde yer almayan insanların arasındaki uçurumun büyüklüğü) ve belirsizlikten kaçınma gibi psikolojik değişkenler üzerinden inceliyor. Bu incelemeyi sosyolojik değil de, psikolojik kılan özelliklerden birisi, bu tür araştırmalarda standartlaştırılmış psikolojik ölçeklerin kullanılması. Kültürlerarası psikoloji, kültürel psikolojiden ayrılıyor; çünkü ikincisi, bir kültürün insan psikolojisi üstündeki etkilerini incelerken; kültürlerarası psikoloji, en az iki kültürü ele alıp bunların insan psikolojisine etkilerini karşılaştırıyor. Kültürlerarası psikolojinin çalışma konuları arasında, kalıpyargılar (örneğin, Türklerin Japonlarla ilgili yanlış ve doğru karışımı inanışlarından ve tutumlarından oluşan öğeler) öne çıkıyor. Sanat, bu kalıpyargıları destekleyebileceği (örneğin, Rio Karnavalı dolayısıyla Brezilyalılarla ilgili oluşan algı) hatta üretebileceği gibi (dansözler dolayısıyla Araplarla ilgili olarak oluşan algı), bu kalıpyargıların daha gerçekçi ve hatta olumlu olmasını da (örneğin rembetiko müzikleri dolayısıyla Yunanlılarla ilgili olarak oluşan algı) sağlayabiliyor. Aslında yeterince araştırılmamış olduğunu söyleyebileceğimiz sanat psikolojisi ise, hem sanat dallarının çeşitliliği (örneğin, resim, tiyatro, heykel, sinema vb.) hem de psikolojinin alt alanlarının çeşitliliği (sosyal, kişilik, gelişim, klinik vb.) dolayısıyla çok geniş bir içeriğe sahip. Bu genişlik, sanat akımları ve psikoloji akımları düşünüldüğünde birkaç kez daha katlanıyor. Sanat psikolojisi alanında, sanatçının yaratım süreçleri, sanat yapıtının bir çıktı olarak çözümlenmesi, sanat yapıtının alımlanması süreçleri, sanat terapisi vb. konular yanında, sanatla desteklenmiş psikoloji ve psikolojiyle desteklenmiş sanat gibi daha kesişik konular da ele alınıyor. Şimdi kültürlerarası psikolojinin temel izleklerinden en ilgili olanlarıyla sanat psikolojisini ilişkilendirelim: Geleneksel ve Çağdaş Toplumlarda Sanat Psikolojisi: Geleneksel ve çağdaş toplumlar ayrımı, kültürlerarası psikolojide ve toplumbilimde sıklıkla yapılan bir ayrım. Ayrım, geleneklerin toplumdaki etki derecesi gibi yalın ama kullanışlı bir eksen üzerinden ilerliyor. Geleneklerin baskın olduğu toplumlarda sanatın da çoğunlukla geleneksel olduğunu söyleyebiliyoruz. Böylece, gelenekler, geleneksel toplumda sanatın ne olup olmadığı ve kimin sanatçı sayılabileceği noktalarında belirleyici oluyor. Sanatın ölçütü, bir kez, geleneğe ne kadar bağlı olunduğu üzerinden tariflendiğinde, sanatçı, beslenme kaynaklarını tarihten alan bir uygulayıcıya dönüşüyor. Sanatın araçları denli izlekleri de, geleneksel sanat anlayışında kısıtlı oluyor. Çağdaş toplumlarda ise, çağdaş sanatın da sanatçının da ufku daha geniş. Çağdaş sanatçının beslenme kaynağı, tarihten çok, diğer ülkeler. Böylece, geleneksel sanatçının dikey olarak; çağdaş sanatçının ise yatay olarak beslendiğini söyleyebiliyoruz. Elbette, ikisinin birden sözkonusu olduğu üçüncü bir toplum ve sanat yapısı da olanaklı. Bölümün başındaki tartışmaya dönersek, geleneksel sanatın bir kültürü daha iyi temsil ettiği gibi bir algı var. Bu algı, kültürü değişmez ve gelişmez bir yapı olarak görerek, onu tarihte donduruyor. Daha çok Avrupa ve Kuzey Amerika dışındaki kültürler için geçerli olan bu algı, batıyanlıcılığa (oryantalizm) da bağlanabilir. Yani Batılı olmayanların geleneksel sayılması olgusu, bilişsel, toplumsal ve özellikle de ekonomik gerekçelerle daha çok kabul görüyor. ‘Avrupa geleneksel kültürü’ gibi bir ifadeyi nadiren duyuyoruz; oysa Avrupa’nın da sözgelimi halk müzikleri var. Bu tartışmada gözden kaçan ve kültürlerarası psikolojinin başını fena ağrıtan konu ise, kültürlerin türdeşliği sorunu. Kültürlerin Türdeşliği Sorunu: Sanatı bir süreliğine bir yana bırakarak, “bir kültürü kim daha iyi temsil edebilir?” sorusuna odaklanalım. ‘Türk kültürü’nü alalım. Bu kültürü bir kentli mi köylü mü, kadın mı, erkek mi, Egeli mi, Karadenizli mi, İstanbullu mu Mersinli mi, genç mi yaşlı mı, eşcinsel mi düzcinsel mi, evli mi bekar mı, çok çocuklu mu çocuksuz mu, zengin mi yoksul mu, Sünni mi Alevi mi, laik mi İslamcı mı, adalı mı karalı mı, işçi mi işveren mi, sanatçı mı pazarcı mı vb. temsil edebilir? “Hiçbiri temsil edemez ama hepsinin yaşayışında bu kültürün öğeleri var” diyebiliriz belki (ve buna ‘özcü bakış’ deniyor) ; ama bu, bu kadar geniş kategoriler altında aynı ülkede yaşayanların çeşitliliğini yansıtamaz. Dolayısıyla, geleneksel sanatın bile bir kültürü temsil edebilme olasılığı, kültürün kendi içindeki çeşitliliği ölçüsünde kısıtlıdır. Dahası, yukarıda andığımız gibi, kültür, değişir ve gelişir. Bugün domatessiz bir Türk yemeği düşünemeyiz; oysa, domates, Avrupalı sömürgecilerin onu Güney Amerika’dan Eski Dünya’ya getirmesinden önce Osmanlı’da bilinmiyordu. Patates de öyle. Aynı biçimde, Kızılderilileri atsız düşünemiyoruz; ancak Kızılderililerin atla tanışması, Avrupalı sömürgecilerin gelişiyle oluyor (aslında atın ataları, tarihöncesi dönemde Kuzey Amerika’da doğmuş; fakat buradan diğer anakaralara yayıldıktan sonra anayurtlarında nesilleri tükenmiş). Kültürün kendi içindeki çeşitliliği, değişirliği ve gelişirliği, geleneksel sanatın kömür tozuna buladığı bir iklimde, çağdaş sanatlar için de nefes alabileceği bir yaşam odası sunuyor. Geleneksel sanatlar, kültürü temsil edemeyeceğine göre, çağdaş sanatlar da aynı ölçüde kültürü temsil edebilir. Nasıl ki Osmanlı saray müziği, bir bütün olarak Osmanlı uyruklarını temsil edemez; Fazıl Say da Türk müziğini temsil etmek durumunda değildir. Dolayısıyla, başka bir yol da şudur: Sanatın kültürü temsil etme iddiasını bir yana bırakabiliriz; çünkü bu, sanatçının sanat yapıtı üzerindeki etkisini yok sayıyor. Kuramsal olarak doğru olabilecek bu görüş, uluslararası ilişkiler bağlamındaki reel politikaya gelindiğinde geçersizleşiyor; çünkü bu bağlamda, iddia edilenin tersine, ne stratejik ne de akademik bir derinlik sözkonusu. Dünya nüfusunun çoğunda, falanca müziğin falanca kültürden olan sanatçıdan çıktığına göre, falanca kültürü temsil ettiği biçiminde yanlış bir varsayım var. Ancak, beyaz yalanlar gibi işlev görebilecek bu yanlış varsayım, halkların kardeşliğine hizmet ettiği örneklerde, belki bir ölçüde kabul edilebilir. Sanat Psikolojisinde Çoklu Kimlikler: Kültürlerarası psikoloji açısından sanata bakıldığında bir başka konu, çoklu kimlikler ve ortak yapıtlar olacaktır. İnsanlığın yazılı tarihinde, dünya nüfusu, hiçbir zaman birbirinden yalıtılmış bir biçimde yaşamadı; her zaman başka toplumlardan gelin/damat aldı; başka toplumlara gelin/ damat verdi; başka toplumlarla savaştı, barıştı; ticaret yaptı vb. Sözün özü, insanlığın yazılı tarihinde her zaman değişik kültürel özelliklere sahip toplumlar, başka toplumları etkiledi. Dolayısıyla, insanlığın yazılı tarihi, ortak sanat yapıtlarıyla dolu. Yakın tarihten örnek verecek olursak, Türkçe-Yunanca ve Türkçe-Ermenice yüzü aşkın ortak müzik bulunuyor. “Yeşil Vadi, Seferoğulları’nındır” benzeri “Türk’ündür, Ermeni’nindir” tarzı türkü kavgaları, yalnızca yakın tarihteki değil, yazılı tarihin çoğundaki kültürel ortaklıkları gözden kaçırmış oluyor. Müzikleri ortak olan halkların diyalog kurması, kardeşlik ilişkileri geliştirmesi ve barışa yönelmesi, daha kolay oluyor. Az önce iki kültürün birbiriyle keşismesi konusuna girmiş olduk; ancak iki kültürün bir kişide kesiştiği çokça örnek bulunuyor ve bu örnekler, son zamanlarda sayıca daha da artıyor. Karma evlilikler ve anayurdu dışında başka bir ülkede çalışmak ya da yaşamak durumunda kalmak gibi olgular daha da yaygınlaşıyor. Böylece olunca, kendini hem Türk hem X olarak hissedenlerin sayısında bir artış gözlemleniyor. Bu ‘hem’li aidiyetler (hem oralı hem buralı olma anlamında), eskisine göre daha da güçlü olarak karşımıza çıkıyor; çünkü internet, yurtdışında yaşayanların anayurduyla kültürel ilişkilerinin kopmasını büyük ölçüde önlemiş oluyor. Ayrıca, zamanla ‘hem’li sanatçıların çalışmaları da (örneğin Almanya’da yaşayan Türk sanatçılar) öne çıkmaya başlıyor. Bu ‘hem’li sanatçılar ve onların yapıtları, çevirmenler ve diğer dolayımlayıcılarla birlikte, bölümün başında andığımız köprü ve pencere işlevlerini görüyor. Bu sanatçıların yaratım süreçleri, yapıtlarının psikolojik çözümlenimi ve alımlanma süreçleri gibi konular, daha fazla araştırılmayı hak ediyor. Benzerlik-Benzemezlik Karşıtlamı Kültürlerarası psikolojide önemli bir yer tutan benzerlik-benzemezlik karşıtlamı (paradoks), özetle şu anlama gelmektedir: Tüm kültürler birbirine benzer ve benzemez; benzerlik ve benzemezlik, karşılaştırma yapma amacına bağlıdır. Diğer bir deyişle, benzerlikler bulunması amaçlanıyorsa (örneğin barış çabası) benzerlikler bulunur; farklılıklar bulunması amaçlanıyorsa ise (örneğin savaş durumu) farklılıklar bulunur. Bu benzerlikler ve farklılıklar, benzerliklere ve farklılıklara verilen öneme göre öne çıkmaktadır. Örneğin, yukarıda Türk-Yunan ortak müziklerini andık. Müziğin bir kültürde önemli bir öğe olduğunu düşünüyorsak, Türk ve Yunan kültürlerinin birbirine ne kadar çok benzediğini söyleyebiliriz; bunun yerine, dinin daha önemli olduğunu düşünüyorsak, ne kadar farklı olduklarını söyleyeceğiz. Ama bu iki uç durumda bile, bu iki kültürün birbirine hiç benzemediğini ya da tümüyle benzediğini söyleyemiyoruz. Bu, genel olarak sanat için de geçerli. Kültürlerarası olarak sanat yapıtlarını karşılaştırdığımızda aynı biçimde benzerlikler ve farklılıklar görüyoruz. Bu karşıtlam, daha alt düzeyde sanatın öğeleri için de uygulanabilir: Örneğin, müzikte kullanılan çalgılar, ritim, ölçü vb. Sonuç Bu bölümden anlaşılabileceği gibi, kültürlerarası sanat psikolojisi alanı, göründüğünden daha karmaşık. Ancak, bu alan, halkların kardeşliğine hizmet ettiği ölçüde, bu karmaşıklık, üzerine gidilmeye değer. Bu bölümde belirtildiği gibi, bu bağlamda, geleneksel ve çağdaş toplumlarda sanat psikolojisi, kültürlerin türdeşliği sorunu, sanat psikolojisinde çoklu kimlikler ve benzerlik-benzemezlik karşıtlamı gibi noktalar öne çıkıyor. Bu konularda, özellikle de ‘hem’li sanatçılar ve onların üretimi olan sanat yapıtları konusunda daha çok çalışma yapılması gerekiyor. Kültürlerin değişime ve gelişime açıklığı tezinden hareketle, kültürel değişimin sanat akımlarıyla birlikte çalışılması da, kültürlerarası sanat psikolojisi açısından önemli bulgular sağlayabilir. **** Cross-Cultural Psychology of Art for Brotherhood of People Short Summary This chapter discusses how cross-cultural psychology and psychology of art can be linked with each other, focusing on intersecting areas such as psychology of art in traditional and modern societies, the problem of the homogeneity of cultures, multiple identities in psychology of art and the paradox of similary and dissimilarity. The chapter concludes with a few suggestions for further research. Keywords: Cross-cultural psychology of art, cross-cultural psychology, psychology of art
·
280 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.