Entelektüel tarih 1950’lerden sonra tarih araştırmalarından ayrı bir sistematik varlık kazanmıştır. Bilim, sanat, antropoloji, felsefe, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler gibi bölümlerinin tamamını kapsadığı için multidisipliner bir niteliği de vardır.
Entelektüel tarih çalışmalarıyla ilgili ilk profesörlük ünvanı alan John Burrow entelektüel tarihi “Geçmişte insanların bir söz söylerken neyi kastettiklerini ve bu sözlerin onlara ne anlam ifade ettiğini yeniden keşfetme süreci olarak” tanımlamıştır.
Tarihe ilgi duyanlar ya da benim gibi uluslararası ilişkiler ya da ekonomi mezunlarını arasında Makyavelli, Hobbes, Locke, Adam Smith, Keynes, Karl Marx gibi isimlerin görüşlerini eleştirmek çok yaygın. Bunu yaparken dönemin şartlarını ya da o görüşleri etkileyen akımları göz ardı edebiliyoruz. İşte aslında tam da bu noktada entelektüel tarihe büyük iş düşüyor.