Ütopya sözcüğünü mutlaka daha önce duymuşuzdur. İdeali, mükemmeli aramayı hedefleyen biricik devlet tasarısı. Sir Thomas More'un bu iz bırakan eseri, bilinmeyen bir adanın içinde yaşam süren Utopialıların kusursuz devlet biçimlerini ve yaşayışlarını ele alıyor. Thomas More'un aslında VIII. Henry'nin baş danışmanlığına kadar yükselen biri olduğu ve çağının en adaletli, en iyi yargıcı olarak anıldığını biliyor muydunuz? Thomas More'un yaşantısına göz atmak, Utopia'yı iyice anlayabilmek için kitabın kendisini okumak kadar önemli. Zaten Mina Urgan'ın katkılarıyla kitabın sonunda uzun uzadıya bu konu hakkında kendimizle baş başa kalıp konuştuğumuz bir bölüm mevcut. Ben, ideal ve mükemmel bir devlet düzeninin kurulamayacağına inananlardanım; biraz daha karamsarım bu konuda. Bana göre insan yaratılışı gereği bencil bir varlıktır ve aslında bu kendisini koruması için evrimsel süreçte binyıllar boyu geliştirdiği bir adaptasyondur yalnızca. Bencillik ne sanıldığı kadar korkunç bir günah ne de korkulması gereken bir duygudur. Hayatta diğer her şeyde olduğu gibi dozu önemlidir, hepsi bu. İşte bu dozu ayarlayamayan insan müthiş bir yanılgıya kapılıp gözünü diğer insanların sahip olduklarına çevirebilir. Ütopya'nın sonu, insanın doğumundan beri onunla olan yazgısında gömülüdür belki de, değil mi? Her neyse, konuyu çok saptırmak istemediğimden burada noktalıyorum kendi yorumumu ve kitaba dönüyoruz. Az önce yazdığım gibi düşündüğüm için, Rafael'in kitap boyu anlattığı Utopia'da nasıl olur da bir düzensizlik baş göstermez diye düşünmeden edemedim açıkçası. Keşke, keşke mümkün olabilse öylesi bir yerde yaşamak. Kafasında bir ütopya tasarlayan bir sürü düşünür var ancak benim 'Ütopya'ma en yakını kesinlikle Thomas More'un ütopyası oldu. Siyaset felsefesine merak duyan herkesin severek okuyacağına eminim.

UtopiaThomas More · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,5bin okunma

·

57 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

eylül