Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Mükemmel ve Esrarengiz Miras
Çevirmenin önsözde belirttiği gibi, Türkiye’deki literatürde Parmenides’e dair edilmiş sözlerin başında genelde şunlar gelir: Parmenides çokluğu ve hareketi yadsır, ona göre varlık bir ve hareketsizdir. Bu doğrudur ancak Parmenides bu argümandan ibaret değildir. O özellikle astroloji, biyoloji (döllenme), coğrafya (iklim kuşakları), kozmoloji, kozmogoni gibi dallarla da uğraşmış ve yeri geldiğince yurttaşlar için yasalar belirlemiştir. Esasında o dönemde bilim ayrı ayrı dallara ayrılmamış, ve hatta felsefe ve bilim bile birbirlerinden ayrılmamıştır. Örneğin Parmenides’in tek bir eser kaleme aldığı ve eserin isminin “Doğa Hakkında” olduğu söylenir. Çağdaşı Empedokles’in eserinin ismi de aynıdır. Sokrates öncesi bu filozoflara Doğa filozofları denir ve bu filozoflar eserlerinde doğaya ve dolayısıyla evrene ve yaşama dair her konuyu ele alır. Bir dalda “uzmanlaşma” insanlık için henüz yeni bir olgudur ve olgunun doğmasında üniversitelerin kurumsallaşmasının büyük etkisi vardır. Platon Parmenides hakkında ona “bütünün taraftarı” der. Platon’un diğer filozoflara dair düşünceleri genelde isabetsiz olsa da, Parmenides’e dair bütünün taraftarı söylemi oldukça isabetlidir. Parmenides’e göre evren (veya varlık veya tanrı) bölünemez ve varolanlarla tıka basa doludur. Varlık zorunlu olarak vardır ve yok olamaz; yokluk ise zorunlu olarak yoktur ve var olamaz. Peki ama var olmayan (veya yokluk veya hiçlik) nedir? Parmenides var olmayanın bilinemeyeceğini, düşünülemeyeceğini ve ifade edilemeyeceğini söyler: O, hiçbir şeyin bilinemeyeceği yerde bildiğini iddia edenlere hiddetle karşı çıkar. Varlığın bu niteliklerinden ötürü, bu evrende oluşa ve bozuluşa yer yoktur; Diké (adalet tanrıçası olarak bilinir) ne oluşa icazet verir ne de bozuluşa. Aristoteles, Metafizik’inde “Bir” fikrini ilk ortaya atanın Ksenophanes olduğunu ve Parmenides’in de onun öğrencisi olduğunu söyler. Aristoteles İlk Çağ için önemli ve güvenilir bir kaynak olduğundan bu söyleme inanmamak için bir gerekçe görmüyorum. Bir Kuramı Ksenophanes’ten Parmenides’e, Parmenides’ten Elealı Zenon’a, Zenon’dan Yeni-Platonculuk’a, oradan İslam Medeniyetine, oradan Orta Çağ Latin dünyasına ve oradan da modern dönemde Spinoza’ya geçmiştir. Her geçiş aşamasında Bir Kuramı daha da çeşitlenmiş ve yaygınlaşmıştır. Özellikle Elealı Zenon, hemşerisi ve hocası olan Parmenides’in Bir Kuramını ünlü paradokslarında kullandığı saçmaya indirgeme yöntemiyle desteklemiş ve savunmuştur. Yeni-Platoncu filozoflardan özellikle Plotinos Bir Kuramını genişletmiş ve evrenin meydana gelişini sudur teorisiyle açıklamıştır. Sudur teorisi Yeni-Platoncu Hıristiyan filozoflardan İslam Medeniyetine intikal ederek İslam felsefesinde de kendine epey yer bulmuştur. Bir Kuramının belki de en son ve en anlaşılır aşaması (panteizm) Spinoza’da karşımıza çıkar. Bir Kuramının temel niteliği, evrendeki her şeyin bir ve aynı olduğu veya aynı kaynaktan geldiğidir. Kurama göre her yer (tanrı-doğa-varlıkla) doludur ve hiçlik yoktur. Kuramın en zayıf yönleri ahlak sorularında belirir: Her şey bir ve aynıysa iyilik-kötülük, sevap-günah, helal-haram nasıl ayırt edilebilir ve kötülükler nasıl engellenebilir ve cezalandırılabilir? Felsefe tarihinde belki de birbirleriyle en çok karşılaştırılan filozoflar Parmenides ve Herakleitos’tur. Parmenides bütünün filozofudur, Herakleitos parçanın; Parmenides Varlığın filozofudur, Herakleitos ise Oluşun. Yine de, şaşırtıcı bir biçimde, Herakleitos gibi Parmenides de doğal şeylerin ilkesini karşıtlarda bulur. Onun felsefesinde hep bir karşıtlar dizisi vardır (Simplikios): akledilirler-duyulurlar, hakikat-sanı, sıcaklık-soğukluk, ateş-toprak, ışık-gece, sağ-sol, vb. Örneğin gökyüzü ve yeryüzüne dair açıklamalarını ele alalım. Parmenides’e göre yeryüzü yoğun havanın aşağı çökmesiyle oluşmuştur, küre şeklindedir, evrenin merkezinde öylece durur (çünkü hareket yoktur) ve topraktandır. Gökyüzü ise (Güneş ve yıldızlar) ateştendir. Sıcak-soğuk karşıtlığına birkaç örnek daha: "...Parmenides ve başkaları kadınların erkeklerden daha sıcak olduğunu söylüyor, bunu da kadınların sıcaktan ve kan fazlasından ötürü adet görmesine bağlıyorlar... (Aristoteles, Hayvanların Kısımları Üzerine)” Ünlü tıp bilgini Galenos, Parmenides’in Doğa Hakkında eserinde erkeğin rahmin sağından, kadının ise rahmin solundan çıktığını yazdığını söyler. Parmenides’in felsefeye ve dolayısıyla insanlık tarihine en büyük katkısı hakikatin ölçüsünü duyumlara değil de [çünkü kesinlik taşımazlar (doxa)] akla (logos) vermesidir. Sekstos Empeirikos, Bilginlere Karşı eserinde bu durumu şöyle özetler: "...dikkati duyulardan uzaklaştırarak, bilimsel aklı [epistémonikon logon] varolanların hakikatinin ölçüsü yapan <Parmenides'in>ta kendisiydi." Parmenides’in fark ettiği gibi, duyular çoğu kez aldatıcıdır ve kesinlik taşımazlar, ancak duyuların hepten sistemin dışında tutulması bilimin önünde bir engel olmuştur. Nitekim Aristoteles de haklı olarak Parmenides’in bu tutumunu eleştirmiştir. Ayrıca Parmenides’e göre akıl (logos) hakikatin ölçüsü olmasının yanında, ruh (nous) ile aynıdır. Son olarak filozofların Parmenides’e getirdikleri eleştirilere değineceğim. Aristoteles Parmenides’in, deneyimsizliğinden ötürü yolunu şaşırdığını söyler. Parmenides, deyim yerindeyse, felsefede ilk taşı atanlardandır ve önünde deneyimleyip eleştirebileceği bir felsefi gelenek yoktur. Şayet Aristoteles’in deneyimden kastı buysa oldukça anlaşılabilir bir eleştiri. Aristoteles Parmenides’in Bir Kuramını şu sözlerle eleştirir: "Eskilerin bazıları varolanın zorunlu olarak bir ve hareketsiz olduğu kanısındaydılar... duyuyu pas geçip onu dikkate almadılar -argümanın [logos] götürdüğü gitmek gerekiyormuş ya- ve evrenin bir ve hareketsiz olduğunu söylediler... Öyleyse onlar, bu nedenlerden ötürü 'hakikate dair' böyle konuşmuşlar. Bu sonuçlar mantıklı görülebilir, ama olgulara ya da şeylerin kendilerine [pragma] bakılırsa, bu kanıları taşımak neredeyse delilik. Zaten kimse ateşle buzun bir olduğunu sanacak kadar delirmez, en fazla güzelle görünürde güzeli karıştırır - delilikten ötürü bunların farkı olmadığı kanısını taşıyanlar var (Oluş ve Bozuluş)." Yine Birlik Kuramını ve duyuma dair düşüncelerini ise şu sözlerle eleştirir: "Öyleyse evrenin [pan] durduğunu <düşünmek> ve duyumu atlayıp bunu temellendirmeye çalışmak, bir nevi akıl yürütme [dianoia] zafiyeti, <bu da> bütün hakkında bir ikircim ortaya çıkarır, parça hakkında değil. Yalnızca fizikçi için değil, her bilim ve her sanı için, çünkü hepsi hareketi kullanır (Fizik)." "Çok anlamlı bir sözcük olan 'varolan'ı [to on] tek anlamlıymış gibi ele alması bakımından yanlış. Sonuçsuz çünkü eğer yalnızca beyaz şeyler dikkate alınsa ve 'beyaz' yalnızca bir anlama gelse bile, beyaz şeyler bir değil çok olurdu... Ama Parmenides bunu göremedi (Fizik)." Cicero, Parmenides’in kozmolojisini ve teolojisini şu sözlerle eleştirir: "Nitekim Parmenides'inki kesinlikle uydurulmuş bir şey: Taç benzeri bir şey yaratır ('halka' dediği şey), gökyüzünü çevreleyen sürekli bir ateş çemberi, ki buna da 'tanrı' der... (Tanrıların Doğası)" "...aynı adam birçok doğa-üstü şey <uydurur,> nitekim savaşı, ihtilafı, arzuyu ve benzeri özellikleri tanrıya atfeder; ... aynı şekilde yıldızlara da... (Tanrıların Doğası)" Proklos, Parmenides’in dilinin şiirsel olmaktan ziyade yavan olduğunu söyler ve Proklos’tan başka böyle düşünen filozoflar da vardır. İlk Çağ’da felsefeden önce mitoloji vardı, mitolojide başı çekenlerse Homeros ve Hesiodos’tu. İlk filozoflar, belki önlerinde daha iyi bildikleri ve gördükleri bir biçim olmadığı için, yazılarında destansı bir dil ve teknik kullandılar. Bu nedenle Herakleitos’un, Ksenophanes’in... Laertios; Platon ve Aristoteles, Parmenides’in bilgeliğinin farkında der, ki gerçekten bilge olduğunu düşündüklerini gizlemezler. Ayrıca Platon onun hakkında saygıdeğer ve korkutucu biri olduğunu söyler. Platon bir eserine Parmenides’in ismini vermiştir ve kurduğu felsefe sisteminde Parmenides’ten büyük izler vardır. Simplikios’un da işaret ettiği üzere, Parmenides ardında mükemmel ancak esrarengiz bir felsefe mirası bırakmıştır. O miras Sokrates’i, Platon’u, Aristoteles’i ve daha nicelerini etkileyen ve besleyen bir mirastır. Esrar hâlâ devam etse de, esrarın kısmen de olsa bulut bulut dağıldığını söyleyebiliriz.
Fragmanlar
FragmanlarParmenides · Pinhan Yayıncılık · 2019223 okunma
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.