Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

254 syf.
8/10 puan verdi
·
23 günde okudu
Nasıl yeniden muasır medeniyet seviyesine ulaşabiliriz?
Doğu, batının üstünlüğünü yüzyıllar önce kabullendi. Ancak, batı karşısında nasıl gelişebileceğini bir türlü belirleyemedi. İlk başlarda basit çözümlere itibar ederek batıyı taklit etmek gafletine düştü ve görünüşte batılı fakat içten doğulu ve içinde gelişmişlik sevdası yerine doğu nefreti besleyen kimliksiz (piç) ulema yaratıldı. Çok geçmeden bu tiplerin daha da gelişmemiş olduğu anlaşıldı. Ve dolayısıyla taklit metodunun şekilcilikten ibaret olduğu ve doğunun bedeninde sırıttığı anlaşılmış oldu. Diğer yandan doğunun bu farkındalığı oluştuğunda batının da gelişmişliğinde pürüzler ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu durum, doğuyu özgün bir anlayış geliştirmek konusunda ikna etti. Ve bugün doğu, gelişmenin yollarını -merkezine kendini koyarak- aramaya başladı. Böylece doğuda yeniden eğitimin nasıllığının yanında neliği de tartışılmaya başlandı. Bu eserde tüm bu tartışmaların yanında, yıllardır doğu ülkelerinde hangi metotların geliştirilip nasıl uygulandığını görebileceksiniz. Yani tabiri caiz ise doğunun -Türkiye, Mısır, İran ve Hint (Pakistan) merkezlerindeki- eğitim felsefesi tarihini okuyacaksınız. Aynı zamanda eser, doğunun yüzyıllardır batının gelişmişliği karşısındaki nasıl çırpındığını da muazzam bir muhteva ile resmediyor. Yazar, olabildiğince objektif bir tutum ile doğudaki gelişme çabalarını aktarıp yorumluyor ve nihayet çözüm önerileriyle de konuları neticelendiriyor. En önemli katkısı ise eğitimin amacı noktasında, amaçsız geliştirilmiş eğitim metotlarına yönelttiği tenkitleridir. Bu yönüyle kendisinin önemli bir noktayı merkeze aldığını ve böylece Türkiye’deki kız-erkek sınıflarının ayrılması meselesi de dahil, nasıl bir çok meselede amaç-araç dengesinin yitirildiğini göstermesi önemlidir. Bu gösteriminin usul-bilim açısından önemini meseleye alakası olanlar taktir edeceklerdir. Giriş bölümünde her ne kadar Fazlur Rahman’ın dili konusunda uyarılarda bulunulsa da eserin orta seviye bir okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir yalınlığa sahip olduğunu ifade edelim. Ancak Fazlur Rahman’ın üslubunun biraz sıkıcı olduğunu da belirtelim. Diğer yandan Fazlur Rahman’ın gelenekçi ulemanın bütün tenkitlerinin hilafına, hem doğuyu hem de batıyı çok iyi tanıdığını ve doğuya ihanet etmek yerine ona iyilik yapma teşebbüsünde olduğunu “nasıl gelişebiliriz?” sorusunu bizatihi karın sızısı haline getirmesinden yola çıkarak, ulaşabiliriz. Dolayısıyla hiçbir zaman bu konuda karın sızı çekmeyen ve gelişmemişliğini inkar ederek kendisini gelişmiş zanneden bir güruhun fikrinin, itibara alınmaması gerektiğini de anlamış olmalıyız. Ancak tüm bunlara rağmen eser ve dolayısıyla yazar, hem eğitim anlayışının hatalarını yetkin bir şekilde ortaya koyup hem de “Öyleyse eğitim nasıl olmalı?” sorusuna net bir cevap vermekten kaçınıyor. “Eğitimin mutlaka bir amacı olmalı” diyor mesala. Siz “Amacı ne olmalı?” diyorsunuz, “geliştirmek olmalı” diyor. “Peki, gelişmiş/geliştirilmiş nasıl olur?” dediğinizde ise yine net bir cevap alamıyorsunuz. Aynı şekilde “Dini tecrübenin neticesinde mutlaka ilkesel bir dini yorum çıkmalı” diyor, “Peki bu ilkeler ne olabilir?” dediğinizde yine cevap alamayacağınızı biliyorsunuz artık. Yani yazar yalnızca problemi resmetmeyi tercih ediyor, çözümün üzerinde yeterince durmuyor. Kabaca yazar, sadece hedefe gitmek için yol göstermiş ve fakat hedefin ne olduğu hakkında okuyucuya bir şey vermiyor. Bu da eserin tek kusuru olabilir, pek tabii kusur olarak değerlendirilirse. Eseri konuya alakası olan arkadaşlara muhakkak öneriyorum. Zira alanında (islami eğitim) yazılmış en yetkin eserlerden biri olabilir.
İslam ve Çağdaşlık
İslam ve ÇağdaşlıkFazlur Rahman · Ankara Okulu Yayınları · 201853 okunma
··
2 artı 1'leme
·
647 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.