Size bunlar hissettirildiği ve yaşatıldığı için çok üzgünüm.
Teşbihte hata yapmaktan ve yanlış anlaşılmaktan korkarak şöyle bir örnek vermek istiyorum:
Gençken bir elektronik ürün satın alırken kulaktan dolma bir bilgiyle "Sony olsun" ve "Japonya üretimi olsun" düstüruyla hareket ederdim. Üretim politikaları, maliyet analizi, ters-inovasyon (teknolojik ürünlerin iş gücünün ucuz olduğu bölgelerde üretilip ekonomisi güçlü olan bölgeler istikametinde pazarlanması) kavramlarını öğrenindikten sonra şu hususların farkına vardım:
1. Sony tek marka değildi.
2. Yirmi-otuz yıl önceki Sony ile bugünkü Sony birbirinden çok farklı konumda ve kalitedeydi.
3. Tüm Çin, Tayvan üretimi ürünler kötü değildi; Buralardan kötü ürün alıp pahalı satan fırsatçı tüccarlar vardı (Bugün çip teknolojisinde dünya pazarının büyük bi bölümü tek başına Tayvan'da)
4. En iyi bildiğim markanın ürünü de bir ay geçmeden arıza yapabiliyordu.
5. Her şey (kalite, uyum, uzun kullanım ömrü, sık arıza yapmama, vb.) sonuçta ürünün üretildiği ortam, üretimi gerçekleştirenlerin yetkinliği, liyakati, kurumsal marka imajının önceliği, samimiyeti, dürüstlüğü, üretici firmanın zaman içinde değişen politikaları (ah şu yanar döner politikalar) ile kaimdi ve bunların da ötesinde biraz da şans faktörü sonuca eklemleniyordu.
6. Hal böyleyken;
- Otuz yıl önceki insan ile bugünkü insan genellikle aynı değildir (Çünkü farklı iklimlerden, farklı ortamlardan, farklı dış etkilerden etkilenerek, farklı söylemlerden beslenerek gelmiştir). İnsanlar aynı kalmadığı gibi iklimler de politikalar da ülkeler de değişmiştir.
- Kişinin yetiştiği okuldan, hatta ders aldığı öğretmenden daha önemli olan kendine kılavuz edineceği vicdani ve ahlaki değerler, ilkeler, ve bunu EN GÜZEL ŞEKİLDE TEMSİL EDEN eden kişilerdir (anne, baba, öğretmen, bazen bir kitap, bazen bir yazar, bazen de bir arkadaş).
- Bir noktadan sonra hepimiz yetişkiniz ve geçmişte bize yapılan haksızlıklara takılıp, bu yüzden birilerini ya da kendimizi suçlamanın pek anlamı yok (Ben de küçükken nemrut, empati yoksunu, zorba bir cami hocası yüzünden Kur'an okumayı öğrenemedim. Ama bugünkü koşullar insanların bazı şeyleri kendi kendine öğrenmesi için pek çok fırsat ve imkan barındırıyor. Hem dil, hem teknoloji hem de duygusal ve düşünsel zenginlik açısından. Aksi yönde kısıtlayıcı çabalar olsa bile...).
Sonuç olarak;
- Her şeyin hayırlısını (eş, iş, mal, mülk, evlat, terfi, vb.) istemek gibi; ömrüm boyunca her türlü etkileşimimde, diyaloğumda, hayatın (adına ister karma, ister Yaratıcı, ister Allah deyin) beni -şu dinden, şu ırktan, şu mezhepten, şu ülkeden insanla değil- hangisi olursa olsun EN İNCE RUHLU, EN YÜKSEK DUYGUSAL VE RUHSAL ZEKAYA SAHİP ve EN SAĞLAM KARAKTERLİ, yani EN GÜZEL İNSANLA karşılaştırmasını dilemenin EN GÜZEL DUA olduğuna inanırım.
Kendimi de belli bir ırkta tanımlama taraftarı değilimdir;
Çünkü bilirim ki bir zamanlar ait ve meftunu olduğumu düşündüğüm ırkta çok rezil insanlar, kendime ve ulusuma düşman diye bellediğim ülkelerin, dinlerin, ırkların insanlarında da ÇOK GÜZEL VE MÜSTESNA KİŞİLİKLER mevcuttur.