İkinci dünya savaşı öncesinde, Macar ressam Janos Lavin, Sovyet tanklarının Budapeşte sokaklarında dolaştığı bir zamanda, Londra’ya göç ederek yeni bir yaşam kurar. Bir göçmen olarak kurduğu yeni yaşamında bir çok eser ortaya koyar. Sosyalist bir ressam olan Janos Lavin, 1956'da birden bire ortadan kaybolur. Yakın arkadaşlarından John, kaybolduktan bir hafta sonra kendisine mektup yazan ressamın atölyesine gelir. Ve 1952- 1956 arasında ressamın macarca tuttuğu günlükleri bulur. Ressamın sanat anlayışı, siyasete bakışı, geçmişi, iç hesaplaşmaları ve daha pek çok şey üzerine düşüncelerini öğrenir.
Avrupa’nın demir perdeyle çevrildiği zamanları, toplumun yaşama ve sanata bakışını anlattığı bir dönem romanı. Sanatla ve edebiyatla iç içe geçmiş kurguda, yazarın betimleme tarzı da bir ressamın fırçasından çıkmış duygusu uyandırıyor. Kitapta verilen düşünceler de, birçok yönüyle yeni nesle örnek teşkil edecek değerler içeriyor. Arkadaşının idamından duyduğu üzüntü, özel yaşamı ile dönemin siyasi sorunlarının arasında çırpınıp durması, hayatı boşa geçireceği korkusu gibi.. Kaybolan ressamın izlerini de araştıran hafif polisiye bir sanat öyküsü de diyebiliriz. Tavsiye ederim.
#ZamanımızınBirRessamı
^
^
#alıntı
Bir insanın elinden geleceğini al, onu öldürmekten beter edersin.
^
Büyük acılardan ve tehlikelerden geçenler hayatlarını bir bütün olarak görürler. Kayan bir yıldızı seyreder gibi seyretmişlerdir kendi hayatlarını. Belirsiz genelleştirmelere kul köle olarak yaşamaları mümkün değildir.
^
^
@sia_kitap 
Yeliz Erol #bloghemsire #edebiyat
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.