Gönderi

Favourite, sevgi dolu gözlerini Blachevelle’e çevirmiş: «Blachevelle, sana tapıyorum,» diyordu. Delikanlı ona, bir soru sordu: «Favourite, seni terk etsem, ne yapardın?» «Ben mi? Tanrı göstermesin! Ne olur, böyle konuşma sevgilim. Şakasını bile yapma. Beni sevmekten usanacak olsan, üzerine atlar, tırmalar, seni nehre atardım. Polise ihbar eder, tutuklatırdım.» Blachevelle’in benliği okşanmıştı, hoşnutça gülümsedi. Favourite coşkuyla sürdürdü: «Elimden kaza bile çıkar. Kendini koru dostum.» Blachevelle mutluluktan sarhoş gibi, gözlerini kapattı. Herkes bir şeyler söylüyordu. Dahlia, Favourite’e usulca sordu: «Ya, beni kadar çok seviyorsun ha?» Favourite belli belirsiz bir sesle: «Ne sevmesi, ondan tiksiniyorum,» diye fısıldadı. «Cimrinin, kibirlinin biri. Ben şu karşıki komşum olan gence tutuldum. O bir tiyatro oyuncusu gibi. Akşam işten geldiğinde, annesi onu sürekli aynı sözlerle karşılar: ‘Yandık, huzurum kaçacak, yine tepemi attıracaksın!’ Sevdiğim genç, evin çatı katına çıkıp bağırarak şiirler okuyor, sesi aşağılara kadar geliyor. Bir noterin yanında çalışıyor, bol para kazanıyor, fakat onun idealinin bir gün sahneye çıkmak olduğundan eminim. O da bana tapıyor. Bir gün beni gözleme yaparken görünce ne dese iyi: ‘Ah matmazel, eldivenlerinizi şekere batırıp kızartsanız iştahla yerdim.’ Tam bir sanatçı yorumu. Ayrıca, çok da alımlı, ah, ona tapıyorum. Buna karşın, Blachevelle’ye hayran olduğumu söylüyorum. Ne kadar iyi kıvırıyorum, değil mi?
·
60 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.