Gönderi

Gün bitiminde filmin tamamlandığını zannederken, seslerin kaydında teknik bir aksaklık olduğu ortaya çıkınca herkesin morali bozuldu. Ertesi gün yeniden çekimlere başladık, gece atmosferi vermesi için pencerenin camları siyah bir bezle kaplanmıştı. Aynı sahneyi defalarca çekiyor, aynı tartışmalara bıkmadan yeni baştan başlıyorduk. İyice rahatladığımızdan mıdır nedir, her seferinde konuşmaların seyri başka yöne kayıyordu. Mert'in amacı, günlük hayatımızda mutlak yargılarda bulunmanın zorluğunu, anlamsızlığını göstermek, insanlara gerçekliğin anbean değişebileceğini düşündürebilmekti. Mert, şahit olduğumuz, üzerine düşündüğümüz her şeyin aynamız olduğunu ve katillere, kurbanlara bakarken de kendimizi gördüğümüzü iddia ediyordu. Bu yakınlıklar yüzünden hiç farkında olmadan bazı katillere daha müsamahakâr davranabiliyorduk. Kötülüğe bakışımızı belirleyen ölçü, üzeri örtük suç ortaklıklarımızdı. Bu yüzden de ötekine yönelen ahlaki yargılar son derece katıyken benzerlerimizin -aslında kendimizin- masumiyetini neredeyse ön kabul halinde bilinçaltımızda tutuyorduk. Kötülüğü sıradanlaştıran da işte bu ikiyüzlülüğümüz ve tarafgirliğimizdi. Bütün bunları işaret etmek için filmin sonunda, duvarda duran sırrı dökülmeye yüz tutmuş ayna belirsiz bir nedenle yere düşüp paramparça oluyor, hararetle tartışan dört kişi bir anda sessizliğe gömülüp yere saçılan ayna kırıklarına bakıyordu. Her parçada odanın bambaşka bir görüntüsü yansıyordu. Hayat, aslında kırık aynaydı.
Sayfa 101Kitabı okudu
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.