Gönderi

- Bir şey gönlümü tırmalıyordu. Denizle birleşen o ufuk çizgisinin üzerinde durup ve her şeyin ama her şeyin benden uzaklaşmasını ve hafif bir tüy gibi dalganın her hareketiyle bir taraflara gitmeyi çok istiyordum. Hâlâ da istiyorum... Ama bir şeyin ruhumu tırmaladığını hissediyorum ve ben öylece gökyüzünün bağrındaki güvercinlerin uçuşuna bakakalıyorum. Güvercinler ne kadar mutlular Onlar sabah erkenden kanatlarındaki uçma şehvetiyle dalgalanıp kırmızı çatıların, toprak damların ve yarı harap duvarların arasından bir duman gibi gökyüzüne doğru kanat çırptıklarında, kanatları güneşin keskin ışığı altında gölü dolduran ve bir dalgayla -her bir ışık dalgasıyla- bir yöne doğ­ru giden beyaz güllere benziyorlar. Güneş battıktan sonra yorgun argın gelip ağaçların dallarına, bahçe duvarlarına tünüyorlar ve âşık güvercinler başlarını birbirlerine yaslayıp zarif gagalarıyla sevgilisini okşuyorlar. Güneş, berrak gökyüzü,esmekte olan rüzgâr ve yabancı kuşlar asla onları kınamıyor ve aşıkların heyecanını dağıtan aykırı hiçbir harekette bulunmuyorlar... Keşke ben de bir güvercin olsaydım, bu dünya sevmek için çok küçük,çok küçük. Çok!
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.