Gönderi

Bırak bîçare feryadı, beladan gel tevekkül kıl! Zira feryad, bela-ender, hata-ender beladır bil! Bela vereni buldunsa, atâ-ender, safa-ender beladır bil! Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül. Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender hebadır bil! Cihan dolu bela başında varken, ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl! Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül. Bil ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada. Hudâbin isen, o kâfidir, bıraksan da bütün eşya lehinde Ger hodbin isen, helâkettir, ne yaparsan bütün eşya aleyhinde. Demek terki gerektir her iki halde bu dünyada. Terki demek: Huda mülkü, onun izni, onun namıyla bakmakta. Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bâkiye tebdilde. Eğer nefsine talib isen, çürüktür hem temelsiz de. Eğer âfâkı ister isen, fena damgası üstünde. Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda. Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında...
Sayfa 116 - {(Haşiye): Bu ikinci makamdaki parçalar şiire benzer, fakat şiir değiller. Kasdî nazmedilmemişler. Belki hakikatların kemal-i intizamı cihetinde, bir derece manzum suretini almışlar.}
·
127 görüntüleme
Hamide Betül okurunun profil resmi
manendi belabil: bülbüller gibi demâ: o zaman, ne zaman ki hodgâm: bencil hudâbin: Allah'i (cc) bilen ve tanıyan, gerçeği bilen ve gören helâket: yıkılma, mahvolma
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.