Orwell kitabında, modern dünyanın köleleştirdiği, direnmeyen, boyun eğen insanlardan, savaşın yıkıcı etkilerinden, bozulan değerlerden, yok edilen doğal güzelliklerden bahsederken, insan hafızasının ne kadar gelip geçici olduğuna da vurgu yapıyor. Yaşanılan günler geçmiş günlerin üzerine perde çekiyor. İnsanlar değişimin farkına varmıyor. Betonlarla çevrili alanlara dikilen birkaç parça ağacın etkisiyle doğanın, yeşilin içinde yaşadıklarını düşünüyorlar. İnsanların elinden ormanları alıp, bu alanlara evler yapan ve onları çıplak topraklarda yaşamaya mahkum eden sistem, bir süre sonra evlerin ya da yolların çevresine birkaç parça yeşil kondurduğunda, halk bomboş toprakların ağaçlandırıldığı, nefes alabilecekleri alanlar yaratıldığı sanrısına kapılıyor.
İnsanlar tarihin hangi zaman diliminde yaşarlarsa yaşasınlar unutmaya zorlanıyorlar. Yaşadıkları gerçekler bir süre sonra kendi uydurdukları hayallere dönüşüyor. Sistemin empoze ettiklerine uyum sağlamak, var olan durumu kabullenmek, sorgulamadan inanmak ve körü körüne bağlanmak insan doğasının bir yansıması olsa gerek.
Gelecek kehanetleri içeren “1984” ve “Hayvan Çiftliği"nde insanların köleleşmesi, düşüncelerin öldürülmesi, mukayese güçlerinin ellerinde alınmasını distopik bir şekilde vurgulayan Orwell, “Boğulmamak İçin”de aslında insanların düşünme yetilerini kaybettiklerini, distopyanın her dönemde farklı şekillerde de olsa karşımıza çıktığını sıradan bir vatandaş olan Bowling’in yaşamı üzerinden okuyucuya sunuyor.
“Sanki muazzam bir makinenin esiri olmuş gibiydik. Kendi özgür irademizle hareket etmeyi aklımıza getirmediğimiz gibi direnmeye çalışalım, diye bir düşüncemiz de yoktu.”
Geçmişi unutmamak, bugünün getirdiklerini alışkanlığa dönüştürmemek dileğiyle, keyifli ve farkındalık yaratacak okumalarınız olsun…