Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
1890'ların İstanbul'una Kısa Bir Bakış
İş Bankası Kültür Yayınları’nın anı serisinden çıkan 1890’larda İstanbul, aslen Amerikalı olan, İtalya doğumlu yazar Francis Marion-Crawford’a ait. Türkçe de dâhil olmak üzere 20’ye yakın dili rahatlıkla konuşup yazabilen yazar, Sanskritçe çalışmalarını ilerletmek için bir süre Hindistan’da da bulunmuş. 1884’te İstanbul’da evlenmiş, bir yıl oturduğu İstanbul’u 1890’ların ortalarına kadar pek çok kez ziyaret etmiş. Toplamda 40’a yakın roman, tarih ve gezi kitapları kaleme almış. Aslında bu kitap, ABD’de dönemin popüler dergilerinden Scribner’s Magazine’de Aralık 1893 ve Ocak 1894’te iki bölüm halinde yayımlanmış, bundan kısa süre sonra da kitaplaştırılmış. Kitapta birçok görsel de bulunuyor. Bunlar eski İstanbul’a ait çizimler. Bu çizimlerin sahibi de Edwin Lord Weeks. Bu İstanbul anlatısında dönemin benzer eserlerinden farklı olarak klişelere pek yer verilmemiş. Saray hayatı, Bizans Dönemi’nden kalma eserler, hanlar, konaklar gibi konulardan ziyade İstanbul’da gündelik yaşam üzerinde durulmuş, halkın içinden insanların yaşamı anlatılmış. Yazarın samimi üslubu, yer yer yaptığı yerinde eleştiriler dikkat çekici. Ben yazarın çok iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Az önce inceleme adı altında mozaiklerin tahribiyle alakalı 2 satır bir şeyler yazıp üste de ''holigan taraftar resmen'' yazan birini gördüm. Aslında direkt cevap yazacaktım ama belli ki anlamayacak o yüzden incelememe bu bölümü ekliyorum. Kiliseler camiye dönüştürüldüğünde haliyle mozaikler, freskler sıva ile kapatılıyor. Bu esnada tahrip olmaları kadar doğal bir şey de yok. Kaldı ki yazar ''tahrip'' kelimesini de kullanmıyor. Konuyu başka yerlere çekmeyi bırakıp keşke doğru düzgün okuyabilsek. Yazarın Türklerden ve genel olarak Müslümanlardan bahsederken kullandığı ifadeler o kadar nazik, o kadar güzel ki şu yorumu yapmak için okuma yazma bilmemek gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi yazar tam olarak ne demiş, kitaptan ekliyorum: ''Tabii ki başlıca kiliseler camiye dönüştürülmüş, haç yerini hilale bırakmış; ermişleri, azizleri ve melekleri tasvir eden sayısız fresk ve mozaik, çoğunlukla kalıcı şekilde, kalın bir kireç tabakasıyla çarçabuk örtülmüştü. İslam dininin mutlak sadeliği onların yerine Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Hasan, Hüseyin, Ömer, Osman ve Ali isimlerini yerleştirdi. İstanbul ve belki de bütün İslam dünyasındaki camilerin içi Arap harfleriyle yazılı bu sekiz ismin muhteşem hatlarını taşıyan levhalarla süslenmiştir.'' sayfa 8 Kitabın ilerleyen bölümlerinde mezarlıklardan bahsedilmiş. Orada da kendi mezarlıklarından ziyade Müslümanların mezarlıklarını beğendiğini söylüyor. Baştan aşağı İslamiyet'e duyduğu saygıyı görebiliyorsunuz. Bunların dışında özellikle Rum ve Ermenilere yönelik olumsuz birçok eleştirisi var. Türklerden dürüst insanlar olarak bahsederken özellikle Rum ve Ermenilerin yasa dışı işlerinden, bu şekilde zenginleşmelerinden, kumar meraklarından bahsediyor. Uzun sözün kısası, okursanız keyif alırsınız diye düşünüyorum. Her yoruma, incelemeye itibar etmeyin, kitaba şans verin derim.
1890'larda İstanbul
1890'larda İstanbulFrancis Marion Crawford · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2023349 okunma
·
734 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.