Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Húrin'i, o zamanlar inşası yeni bitmiş olan leş kokulu Haudhen-Nirnaeth'e götürdü. Húrin'i bu yerin üzerine bıraktıran Morgoth, oradan Hithlum'u seyretmeye ve eşini, çocuğunu ve geride bıraktığı tüm tebaasını düşünmeye sevk etti onu. "Artık onlar benim hükümranlık alanımda yaşıyor," dedi Morgoth sonra, "yaşayıp yaşamamaları benim insafıma kalmış." "Bu sana hiçbir fayda sağlamaz," dedi ona Húrin. "Turgon'un saklandığı yeri onlara söyletmen mümkün değil, çünkü orayı hiçbiri bilmiyor." Öfkesine daha fazla hakim olamayan Morgoth "O zaman ben de sana söyletirim," diye gürledi, "ve senin o lanet ailene. Hepiniz çelikten de yapılmış olsanız, gücüm eninde sonunda direncinizi kıracak." Oracıkta durmakta olan büyük bir kılıcı kaptığı gibi Húrin'in gözlerine yakın bir mesafede yere çaldı ve kırılan kılıçtan etrafa saçılan kılıç parçalarından biri Húrin'in yüzünü çizdiyse de o hiçbir yılgınlık belirtisi göstermedi. Sonra bir kolunu Dor-Lómin'e doğru uzatan Morgoth; Húrin'i, Morwen'i ve onların kanını taşıyan herkesi lanetledi: "Şimdi beni dikkatle dinle! Düşüncelerimin gölgesi nereye giderlerse gitsinler onların peşini bırakmayacak, dünyanın öteki ucuna da saklansalar nefretim onları yine bulacak." Bu kehanet karşısında "Kendini boşuna yorma," oldu Húrin'in cevabı. "Çünkü bu uzaklıktan onları ne görebilir ne de onlara hükmedebilirsin: Şu anki şeklini koruduğun ve bu dünya üzerinde bir kral olarak kalmaya devam ettiğin sürece." Morgoth yeniden ona doğru dönmüştü şimdi. "Seni ahmak... O küçücük ve sefil İnsan ırkınızı kendime rakip gördüğümü mü sanıyorsun? Sen hiç Valar ile karşılaştın veya Manwë ve Varda'nın gücüne tanık oldun mu? Onların düşüncelerinin sınırı ta nerelere dayanır biliyor musun? Ve sanıyor musun ki onların düşünceleri seni gözetecek ve onca mesafeden seni bulup da korumaya alacak?" "Bunu bilemem," dedi Húrin. "Ama eğer isterlerse bunu yapabilirler. Çünkü Arda var oldukça Kadim Kral'ın tacını yitirmeyeceği yazılmıştır bir kere." "Sen öyle zannet," diye kesip attı Morgoth. "Bir Ulu Kral varsa, o da benim: Ben, Melkor, Valar arasında ilki ve en güçlüsü, dünya var olmadan önce var olan ve dünyayı bizzat yaratanım ben. Benim irademin gücü halen Arda üzerinde etkisini sürdürüyor ve zamanla hepsi bana meyledip benim saflarıma katılacak. Senin tüm sevdiklerin üzerine ise iradem bir felaket bulutu gibi çökecek ve onları karanlığın ve umutsuzluğun o dipsiz kuyusuna düşürecek. Gittikleri her yerde kötülük çıkacak karşılarına. Ağızlarını her açtıklarında, kendi sonlarını hazırlayan kararlar alacaklar. İnşa ettikleri her şey er geç onların aleyhine dönecek. Ümitlerini tüketmiş bir halde, hem hayata hem de ölüme lanetler okuyarak ölüp gidecekler." Fakat Húrin soğukkanlılığını halen yitirmemişti. "Şu an kiminle konuştuğunu unuttun mu yoksa? Benzer şeyleri çok önceleri benim atalarıma da söylemiştin, ama onlar senin gölgenden sıyrılmayı bildi. Artık seni tanıyoruz, çünkü Işığı görmüş olanların yüzüne baktık ve Manwë ile konuşmuş olanların sesine kulak verdik. Doğru, sen Arda'dan önce vardın, ama yalnız değildin ve o zaman da savaştan galip ayrılan taraf sen olmadın. İçlerinde en güçlüsü de değilsin sen; çünkü gücünü hep kendi boş ihtirasların için harcadın ve farkında olmadan heba ettin. Şu an Valar'ın elinden kaçmış bir köleden farkın yok ve gün gelecek yeniden onların zincirine vurulacaksın." "Görüyorum ki efendilerinin öğrettiklerini çok iyi ezberlemişsin," dedi Morgoth. "Ama bu çocukça efsanelerin sana faydası dokunmayacak çünkü onlar çoktan silinip gitti." "O zaman sana son bir sözüm daha var, köle Morgoth," dedi Húrin yeni bir nefesle, "ve şunu bil ki söyleyeceklerim hiçbir efsaneden alıntı değil, şu an kalbimin bana söylettikleridir. Tüm Arda ve Menel senin emrin altına girse de sen İnsanların Efendisi değilsin ve asla olamayacaksın da. Seni reddetmiş olanların Dünyanın Sınırı'nın öbür yanına dek kovalayamazsın ya." "Onları Dünyanın Sınırı'nın öte yanına kovalamam gereksiz," dedi Morgoth sakince, "çünkü Dünyanın Sınırı'nın öte yanında koca bir Hiçlikten başka bir şey yok. Ama o sınırların içinde kaldıkları sürece benden kaçamazlar, ta ki Hiçliğe girmeyi göze alana kadar." "Yalan söylüyorsun," dedi Húrin. "Yalan söylemediğimi kendi gözlerinle görüp itiraf edeceksin," dedi Morgoth. Sonra Húrin'i alıp Angband'a geri götürdü ve orada Thangorodrim'in yüksek noktalarından birinde taştan bir koltuğa oturtup batı ufkunun uzak ucundaki Hithlum'u ve güneydeki Beleriand topraklarını seyretmeye zorladı. Morgoth'un gücü onu o taştan koltukta alıkoyuyordu; yanı başında dikilen Morgoth ise ona bir kez daha lanet okuyup gücünü üzerine yerleştirdi; böylelikle Húrin, Morgoth kendisini salıvermediği sürece ne oradan bir yere kıpırdayabilecek ne de ölebilecekti. "Otur şimdi buraya," dedi Morgoth, "ve kendi ellerinle benim önüme atmış olduğun kurbanların üzerine nasıl kötülük ve umutsuzluk yağdırdığımı birebir izleyebileceğin diyarlardan gözünü ayırma. Çünkü sen, Arda'nın bile kaderine hükmetmiş olan Melkor'la alay etme ve onun gücüne meydan okuma gafletinde bulundun. Bundan ötürü de benim gözlerimin gördüğünü görecek, benim kulaklarımın duyduğunu duyacaksın ve halkının başına gelecek olan felaketlerin hiçbiri senden gizli kalmayacak."
Sayfa 111 - Húrin ve MorgothKitabı okudu
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.