Güzel Dünya, Neredesin?
“Güzel Dünya, Neredesin?” Sally Rooney’in üçüncü romanı olarak geçtiğimiz yıl yayınlandı. İçeriğini merak edenlere kısaca özetlemek gerekirse roman, Alice ve Eileen isimli iki en yakın arkadaşın e-posta yoluyla gündelik yaşamları, romantik ilişkileri, güncel siyaset ve geleceğimizin belirsizliği gibi konular hakkında olan tartışmalarını anlatmaktadır. Alice ünlü bir yazardır ve online flört uygulamasından tanıştığı depo işçisi Felix ile beklenmedik bir ilişkiye başlar. Eileen ise uzun ilişkisinin yaralarını sarmaya çalışırken çocukluk arkadaşı Simon ile yakınlaşmaya başlar.
Rooney , romanında birçok güncel sorun ve tartışma konusuna değinmiş. En çok ilgimi çeken konulardan biri ise inanç ve dindarlığın günümüz dünyasındaki yeri. Y kuşağı sonrası insanlar gözle görülebilir biçimde din ve dinin getirdiği birçok şeyden uzaklaşmıştır. Evrendeki her şeyi bilimle ve saf nesnellikle açıklamak ister bu insanlar ve bir yaratıcının varlığına inanılması çoğuna gerçek dışı ve absürt gelir. Tanrıya bütün benliği ile inanan ve varlığından asla kuşkulanmayan birini gördüklerinde o kişiyi yargılamadan edemezler. Nasıl olur da hiç tereddütsüz böyle saçmalıklara inanabilir? Tanrı gerçek olsaydı kutsal kitaplarda vaat ettiği onca güzel günler neden günümüzden bu kadar uzaktaydı? Bu insan hiç mi kitap okumuyor, araştırmıyor ve bazı şeyleri sorgulayıp aslında inandığı gerçekliğin sahte uydurulmuş bir masal olduğunu fark etmiyordu? Romandaki Eileen, çocukluk arkadaşı ve aynı zamanda oldukça dindar birisi olan Simon ile yakınlaşırken mistisizm ve doğaüstü gerçeklik hakkında düşüncelerini arkadaşı Alice ile yeniden gözden geçirir. Tanrının varlığına inanmamakla birlikte bütün evrenin varoluşunu bir hiçliğe dayandırmayı da mantıksız bulur Eileen ve Alice. “Doğru ya da yanlış, her şeyin ardında bir şeyin var olduğunu hissediyorum sadece. Bir kişi bir başkasını öldürdüğünde ya da incittiğinde orada bir şey vardır- öyle değil mi? Boşluğun içerisinde uçuşan ve farklı biçimler alan atomlardan ibaret değil.” der Alice.
Sosyalizm düşüncesinden etkilenen ve her romanında bu etkiyi hissettiren Rooney, bu eserinde iki arkadaşın dünyanın belirsiz ve karanlık geleceği hakkında tartışırlarken ufuktaki bir devrimi tek kurtuluş olarak görürler ve Rooney, günümüz kapitalist dünyasının insanlar ve toplum üzerinde bıraktığı ağır ve ödenemez yükü gözler önüne serer. Ünlü bir yazar olan Alice ve pek bilinmedik bir edebiyat dergisinin editörlüğünü yapan Eileen ve kazandıkları para arasındaki uçurumun, arkadaşlıklarının dönüm noktasında nasıl bir problem olarak gün yüzüne çıktığı görünmektedir. “İnsanlar sosyalizmi ayakta tutan şeyin şiddet- mülke şiddet yoluyla el konması- olduğunu düşünür ama kapitalizmi ayakta tutanın da zıt yönde uygulanan aynı şiddetin olduğunu, mevcut mülkiyet düzenlemelerinin şiddet yoluyla korunmasına dayandığını kabul etseler keşke.”
Son olarak romanın asıl konusu ise “içinde bulunduğumuz bu dünyada ve yaşadığımız çevrede bu kadar fazla olay ve dert edeceğimiz bunca problem varken neden tek sorunumuz aşk, arkadaşlık ve gönül ilişkilerin beraberinde getirdiği şeyler?” Bir işimiz, okulumuz, sorumluluğumuz var. Kendimize bir dert haline getirmemiz gereken küresel bir iklim problemi, ay sonunda almayı beklediğimiz asgari miktarda bir ücret, adaletsizliğin ve ezerek iktidara gelmenin baş gösterdiği korkunç bir dünya… Fakat bunların hiçbiri bizi gönül ilişkileri kadar üzmüyor, onlar kadar uykularımızı bölmüyor, kalbimize onlar kadar sancı vermiyor. Yazar romanında bu şekilde hissetmeyi, aynı hisleri paylaşan Alice ve Eileen’in perspektifinden yansıtıyor ve bu tür duyguları tamamen normalleştiriyor. “İşte her şeyin ortasında, dünyanın hali ortadayken, soyumuzun tükenmesi olasılığıyla karşı karşıyayken oturmuş seks ve arkadaşlık hakkında bir e-posta yazıyorum. Uğruna yaşayacak başka ne var?”
Güzel Dünya Neredesin? 
Sally Rooney
·
134 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.