SADIK BABA (v. 1839)
İmam Hüseyin Deyi
Pir sevdası ile düştüm gurbete
Eğlenirim İmam Hüseyin deyi
Can dayanmaz hasret ile firkate
Kölenirim İmam Hüseyin deyi
N'ola dosta eriştirsem ünümü
Kasavetten kurtarırdım canımı
Bele derse al kanlara tenimi
Belenirim İmam Hüseyin deyi
İndim tavaf ettim Hacı Bektaş'ı
Erenler ulusu ser-çeşme başı
Muhammed Mustafa Hızır yoldaşı
Dolanırım İmam Hüseyin deyi
Şah İmam Ali'den Hasan'a erip
Hüseyin yolunda can u baş verip
Evliyalar makamına yüz sürüp
Dilenirim İmam Hüseyin deyi
Kâzım-ı Rıza'dan erişe himmet
Takî, Nakî, şâhım cemali cennet
Hasanü'l-Askerî, Mehdî, Muhammed
Sallanırım İmam Hüseyin deyi
Aşkın dalgaları didemden akar
Düştükçe sinemi od gibi yakar
Gözüme tûtiyâ dost hâki gubar
Bulanırım İmam Hüseyin deyi
Sadık dersin aldı hûblar hasından Şehidler ulusu mülk eyasından
Sebilullah deyip kevser tasından
Sulanırım İmam Hüseyin deyi
Zeynelâbidin'e yüzümü sürdüm Muhammed Bâkır'dır dilimde virdim
Dil ü canı Cafer ilmine verdim
Dalanırım İmam Hüseyin deyi
bele: bula ("bulamak" fiilinin emir kipinde ve ikinci tekil şahsa göre çekilmiş hali). belenmek: bulanmak. himmet: kalbin bütün kuvveti ile Cenâb-ı Hakk'a ve sair mukaddesata yönelmesi, kalp isteği ile gösterilen ciddi
gayret; Allah indinde makbul ve mübarek bir kimsenin manevi yardımı ile birini koruması, yardım etmesi; tabii şevk, meyil ve heves, lutuf, yardım. kasavet: kalp katılığı, gaflet; kaygı, tasa, üzüntü, keder.
hâk: toprak. hûb: güzel, hoş, iyi. kevser: kıyamete kadar gelecek al, ashap, etbâ ve onların iyilikleri, hayırları, bereket.
mehdî: hidayete eren veya hidayete vesile olan, sâhibü'zzamân.
od: ateş, nâr.