İnsan olarak doğmak diğer varlıklara verilmemiş olan bir ölüm düşüncesine sahip olmaktır, yaratılmışlar arasında ölüm bilgisine sahip olan insandır.
Ölümün, intiharın, yokluğun veya varolmak denen şeyin hakikatine ulaşmak insan olarak kalabilmemizin bir yolu...
Modern çağ denen bu belalı çağda bu düşüncelerin ardına düşmek ölüm denen şeyi insanlara göstermek depresif kişiliklerin hasta ruhların bir eylemiymiş gibi algılanan bir şey oldu artık...
Ama, hayır!!! Epikuros gibi
"Ölüm varken ben yokum. Ben varken, ölüm yok. O halde üzülecek ne var?" deyip susamayacağız bugün.Ölüm hatırlayacaz...
Ve bize bu düşünceyi getiren kitaplardan bahsedeceğiz...
İntihar gibi mesela ..!
Her ölüm erken ölümdür denildiği bu dünyada,
Yaşamak: gecikmiş bir ölümdür diye düşünen bir karekterin evinin mahzeninde başına dayadığı tüfekle yaşamını son vermesini konuşacağız....
Buraya kadar okuyan arkadaşlar kızıp da spoiler vermiş demesin çünkü kitap bu ölümle başlıyor zaten...
Kurgusuyla, olay örgüsüyle ön plana çıkan bir kitap değil. Bir çözülüş, karekterin ruhuna gizlenmiş intihar düşüncesine ulaşma, onu anlama yolcuğu bu...
Adım adım intihara giden bir kafanın çizdiği soyut resimlerden oluşmuş kitabı tamamlayıp yayıncısına teslim ettikten on gün sonra intihar eden yazarımızın otoportresi gibi...
Çünkü:
"İntiharın bu bencil yanından hoşlanmıyordun. Ama tartınca, ölümün dinginliği yaşamın acı dolu çalkantılarına üstün geldi" demişti kendisi
Ve her şeye rağmen ölümü seçmişti.
(En azından bunu karektere söyletmişti...)
İşte yazarımız da sözde uzun zaman önce intihar eden çocukluk arkadaşına "sen" diye hitap ettiği uzunca bir mektupta okuyoruz bunları...
Okuyanların karamsar bir kitap kasvetli bir hava olarak nitelendirmelerine karşın, ölüm düşüncesine tedavülden kalkmış bir mefhum gibi bakan bu toplumda, bana ölüm düşüncesini yani kendi insanlığımı, yaratılmış olmamın anlamını düşündürttüğü için hayran kaldığım bir kitap oldu... Vardığım nokta:
Yaşam anlamsız ama yaşamaya değerdir çünkü doğmuş olan her insanın göğsünün orta yerinden verilecek bir savaşı vardır... İnsan kalarak verilen onurlu bir savaş...
İncelemeyi bitirmeden önce kitaptaki karekterin sigara içerken dinlediği şarkıyı ve kitabın sonunda "Birtakım üçlükler yazdın, yaşamın gibi kısacık, yoğun. Bundan kimseye söz etmedin. Karın onları sen öldükten sonra çalışma masanın çekmecesinde buldu:" diye bahsettiği üçlüklerden bazılarını eklemek istiyorum...
youtu.be/UlKrH07au6E
Mutsuzluk beni ansızın yakalar
Unutuş bende eksiktir
Kahkaha beni kurtarır
Zaman bana yetmez
Uzam benim için yeterlidir
Boşluk beni çeker
Mahzen beni iter
Tavan beni çağırır
Merdiven bana yol gösterir
Bilmek beni büyütür
Bilmemek bana zarar verir
Unutmak beni özgürleştirir
Kasım yüreğimi daraltır
Nisan beni uyandırır
Eylül beni yatıştırır
Varmak beni değiştirir
Kalmak bana pahalıya patlar
Yola çıkmak beni canlandırır
Topluluk beni bunaltır
Yalnızlık beni tutar
Delilik bana pusu kurar
Ve son üçlük:
mutluluk önümde gider
Üzüntü beni izler
Ölüm beni bekler....