Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kitaplığına gittim. Yaslandım. Kitaplık sallandı. Dr Nevele’ye bakıp "Seninle konuşmuyordum," dedim ama başını kaldırmadı. "Jessica’yla konuşuyordum ben." "Jessica burada değil." Kitaplığı ittiğim için kitaplar yere düşüp odaya dağıldı. Çıkan sesten ürktüm. Kapıya koşup açtım. Dr Nevele ayağa kalktı. Kapıyı kapadım. Şimdi aklımı başıma getirecek, diye düşündüm. Unutamayacağım bir ders verecek bana. Burada patronun kim olduğunu gösterecek. Anladığım dilden konuşacak benimle. Bunu benim iyiliğim için yapacak ve bir gün ona teşekkür edeceğim. Onun canı benden de çok yanacak. Ama bunları yapmadı, yalnızca bana baktı. Sonra alçak sesle emniyet kemerini ister misin? diye sordu. Ona baktım. O da bana baktı. Karşılıklı bakıştık. "Evet." Neden söz ettiğini bilmiyordum. Çekmecesini açıp bir kemer çıkarmasını seyrettim. Beni sandalyeye oturtup kemeri etrafıma doladı, tokaları elime verdi. Bu kemerin benzerlerini daha önce görmüştüm, uçaklardaki kemerler gibiydi, deliği yoktu. Kemerin ucunu çektim. Kendi gövdemi sıkıştırdım. Biraz daha çektim. Dr Nevele seyrediyordu. Karnımın etrafındaki kemeri çektim, indirip pipimin hizasına getirdim ve çekmeye başladım, ucuna öyle asıldım ki canım yandı, ağlamaya başladım ama çekmeyi sürdürdüm. Pipimin üstündeydi. "Bu kadarı yeter," dedi Dr Nevele. Yanıma gelip kemeri çözdü ve alıp götürdü. Telefonu alıp bir numarayı çevirdi ama gerçek bir telefon numarası olabilecek kadar uzun bir numara değildi. "Bayan Cochrane’i ofisime gönderin," dedi. Sonra yanıma gelip eğildi ve yüzüme baktı. "Bana onun hakkında tek bir şey söyle, Burt, yalnızca şunu söylersen odana gidebilirsin: Onu ilk ne zaman gördün?" Uzun uzun baktım yüzüne. Sonra bir şeyler söyledim. "Evimizin önünde bir çimenlik var, çimenlerin üstünde yürümem yasak çünkü babam bahçıvana çok para veriyor ama bazen garaj yolunda durup çimenliğe bakıyorum. Sonra bulutlar geliyor. Garaj yolunda durup bekliyorum. Sonra rüzgâr geliyor, yağmur yağacakmış gibi oluyor. Ama yağmıyor. Rüzgâr esiyor. Esiyor, esiyor, çok geçmeden ayakta zorlukla durabiliyorum. "O zaman başlıyorum. On adım geri yürüyorum, sonra garaj yolu boyunca koşup zıplıyorum. Garaj yolu boyunca koşup zıplıyorum ve sonra rüzgâr beni havalandırıp çimenli bahçenin üstünden geçiriyor, blok boyunca taşıyıp üstünde yürümeme izin olmayan başka çimenliklerin üstünden geçiriyor. Shrubs’ların köşedeki evine uçuyorum. Rüzgâr hep sıcak. Kışları soğuk ama o zaman bahçede yürüyebiliyorum çünkü çimenler görünmüyor." Dr Nevele kapıya yaslanmış duruyordu. Kaşlarını çattı. "Burton, bana yardımcı olmaya karar verirsen evine daha çabuk dönersin." "Kapa çeneni," dedim ona. "Efendim?" "Seninle konuşmuyordum." "Kiminle—" "Jessica." "Sana söyledim, Jessica burada—" Sandalyeyi başına doğru fırlattım. Eliyle itti, gömleğinin kolu yırtıldı, koşarak yanıma gelip beni yakaladı, var gücüyle sıktı ama "Beni gıdıklıyorsun, gıdıklanıyorum," diye haykırdım. Kapı açıldı. Bayan Cochrane gelmişti. Sakindi. "Bay Rembrandt’ı Sessiz Oda’ya götür," dedi Dr Nevele, "kendine gelene kadar orada kalsın. Yardım çağırır mısın?" Bayan Cochrane dışarı çıktı, yanında mavi gömlekli bir adamla döndü, Çocuk Vakfı Evi’nin çalışanlarından biriydi adam. Dr Nevele beni bıraktı. Burnumu koluma sildim, Bayan Cochrane elimi tuttu. "Bayan Cochrane, kendi başıma yürüyebilirim, biliyorsun," dedim. Güldü. "Yine de tut sen elimi," dedi. Tamam dedim ben de. Şimdi Sessiz Oda’dayım. Buradaki tek mobilya bir sandalye. Oda kare şeklinde. Dört kenarı eşit. Bir kare. Geometridir bu. Okulda öğrendim. (Bilim Fuarı’nda tek duvarlı bir oda görmüştüm. Daire şeklindeydi." Dışarıda yağmur yağdığını tahmin ediyorum. Jeffrey’nin söylediği gibi bardaktan boşanırcasına yağıyor. (Benim abimdir o, her arabanın markasını bilir. Hepsini, dostum.) Yağmur yağdığını anlayabiliyorum çünkü duvara yazdığım yazıların üstüne tavandan sular akıyor. Sessiz Oda’yı yapan her kimse oda yapmakta kötüymüş. Becerikli olmadığı sonucuna varıyorum. Yağmur yağıyor. Y A Ğ M U R Y A Ğ I Y O R. Yağmur yağıyor. Buraya gelirken koridorda bir kurşun kalem buldum. Bayan Cochrane kalemi yerden aldığımı görmedi. Beni buraya sokup gitmesinden sonra bir şey yaptım. Duvarın yanındaki sandalyeye tırmandım. Kalemimle bir şey yazdım. Ben beş yaşındayken kendimi öldürdüm. Bunu Sessiz Oda’nın duvarına yazdım. Şu anda yazıyorum.
Sayfa 14 - Budala KitapKitabı okudu
·
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.