Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Aşktan daha önemli şeyler var azizim
‘’Annemin bana sarıldığı o nadir anlar aklıma geldiğinde kalbim huzurla doluyor.’’ (Cam Kapının Ardı)
Natsume Soseki
Natsume Soseki
1867-1916 yılları arasında yaşamış, Tokyo İmparatorluk Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuş, Japonya’nın İngiltere’ye gönderdiği ilk devlet burslu öğrencidir ve Japon edebiyatına birçok roman ve diğer türlerde kitap kazandırmış değerli bir yazardır. 49 yaşında mide ülserinden ölmeseydi ve hayatı hastalığından dolayı zaman zaman yaptığı oruçlarla ve ızdırap dolu günlerle geçmeseydi kim bilir neler yazardı ya da yazdıklarını daha rahat yazabilseydi, farklı bir şekilde yazar mıydı diye düşündüren biri oldu benim için.
Gönül
Gönül
hayatının sonlarına doğru yazdığı kurgu eserlerinden biri. İsmi ve kapağı bir aşk romanı edası barındırsa da bu romantik bir aşk hikayesi değil.
Cam Kapının Ardı
Cam Kapının Ardı
ile peş peşe okumuş olmanın artısıyla içinde barındırdığı biyografik ögeleri fark ettim, o da anı-günlük türünde yazılmış bir diğer kitabı. Kendisi ailesinin ilerlemiş yaşında doğan, tekne kazıntısı diye tabir edeceğimiz türde en küçük evladı. Annesi geç yaşta çocuk doğurmuş olmaktan hicap duyduğu için, onu 1-2 yaşlarında evlatlık vermişler. (Doğurur doğurmaz vermesini bile anlardım da çocuk aileyi benimsemiş ama ayrılmayı algılayamayacak bir döneminde vermek bana biraz acımasızca geldi.) 5 yaşına geldiği sıralarda ablası onu evlatlık verildiği ailenin dükkanında üstü başı perişan bir halde görünce dayanamıyor ve kucakladığı gibi eve getiriyor. 11 yaşına gelene dek anne-babasını büyük babası ve büyük annesi zannediyor, çünkü yaşlılar, ne bilsin çocuk. Bir gün evlerinde çalışan hizmetçi kız gelip bunu ona söyleyince gerçeği öğreniyor. Bu durumu yadırgamamakla beraber, kızın kendisine duyduğu merhamet duygusu kalbini sıcacık yapıyor. Ailesi ile çok bağ kurmadığını ama bir olumsuz duygu da beslemediğini sezdiren satırlar okudum
Cam Kapının Ardı
Cam Kapının Ardı
'nda. Ama annesiyle ilgili kısma geldiğinde yine kalbimizi pamuk gibi yapan dokunuşlar vardı. Anne mefhumu herkes için biriciktir.
Gönül
Gönül
’de de evlatlık verilen, kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen, sonu hazin çizilmiş bir karakter var. Kitap her ne kadar 1. tekil şahısla yazılmış olsa da, arkadaş olarak yansıtılan kişi aslında kendi çocukluğunu yaşayan bir genç. Ablasını annesi gibi seven… Gelelim
Gönül
Gönül
neden gönül olarak çevrilmiş buna. Çok iyi bir çevirmeni olduğunu düşünüyorum, önsözde bunu öyle tatlı bir şekilde açıklamış ki, anadiline hakim olmanın artılarını görüyoruz. Gönül ile kastedilen, bağ. Birine sırf hali tavrı ve yaşı yüzünden saygı duyan bir gencin, bu kişiyle kurduğu bağ gönül olarak isim vermiş kitaba. Kitapta yanlış hatırlamıyorsam bir iki istisna dışında isim yoktu. Üç bölümden oluşan kitapta ilk bölümde hocam diye hitap ettiği şahıs, romanı anlatan öğrenci ve hocanın eşi hanımefendi yer alıyor. İkinci kısımda öğrenci ve ailesi, amcasının köylü kurnazlığı ve acımasızlığı anlatılıyor, aynı bizim topraklar, bazı kültürlerin dünyanın her yerinde aynı olduğunu düşünüyorum. Son bölümdeyse hocam diye hitap ettiği kişinin itiraf niteliğindeki mektubu yer alıyor. Kararlarının ağırlığı zihninde kilolarca demir taşırmış gibi çakılı kalan bu karakter, itirafını açarken afili bir cümle kuruyor: ‘’Şimdi kendi ellerimle kalbimi parçalayıp yüzünüzü bu kana bulamaya yelteniyorum. Kalp atışlarım durduğunda, sizin gönlünüzde yeni bir yaşam kendine bir yer bulsun, o yeter.’’ Sadece saygıdan ötürü hocam diye hitap edilen karakterle ilgi birkaç şey söylemek istiyorum. Nasıl konuşacağını bilmeyen, nerede susacağını bilmeli ki adam sansınlar denir. Yani hitap etmek nasıl bir sanatsa, yerinde susabilmek de o kadar kıymetlidir. Bir insan karşısında soru işareti bıraktığında merak uyandırabilir. Çünkü sessizlik gizem barındırır. Her ne kadar çok zeki olmasa da, dilini cömert davranıp kelimelerini karşıya ikram etmese de bu eylemsizlik hali insanı çok zeki, çok akıllı, çok bilen bir kişi gibi gösterebilir. İşte burada aslolan da sadece susmayı bilmektir. Öyle pek matah da olmayan bir kişiliğe sahip, susması artık gına getirecek kadar yoran bu sessiz adam, sırf bunun için kitap boyunca saygı gören bir insan oldu. Herkesin onur algısı da elbette farklı. Fakat bu karakterin onur algısı da arkadaşlık algısı da okuduğunuzda anlayacağınız üzere öyle çok da övgüye değer değildi. Bu sessizlik, hanımında zaman zaman değersizlik duygusuna yol açan, eşinin kendisinden dolayı mutsuz olduğunu düşünmesine sebep olan bir sessizlikti. Sırlarıyla yaşayıp, herkesi mutsuz edip, aynı şekilde emaneti vaktinden önce teslim etmesi bu yüzden bende zerre saygı uyandırmadı. Taş yerinde ağırdır. Vaktinde söylenmemiş her söz de muğlak bir ağırlık olarak eşinin kalbinde kaldı. Hayat siyah ve beyazdan ibaret değil, çoğu zaman da gri olduğunu söyleyebiliriz. Esnek çok fazla durum ve olgu var. Bir karar verirken her zaman net olmak mümkün değil, ama karardan sonraki budala davranışların bedeli kimse için ağır olmamalı. Bir karar verirken kaç kişiyi etkileyeceğini düşünmeyene ben saygı duymuyorum. Cam Kapının Ardı’nda şu cümleler yer alıyor: ''Şimdi kalbimde beslediğim iyiliğin, güzelliğin, bir gün zaman dediğimiz mefhuma yenik düşmesinden korkuyorum. Bütün bu değerlerin yitip gittiği, amaçsız, başıboş bir ruh gibi varlığımı devam ettirdiğim gelecek düşüncesi öyle acı, öyle korkunç ki!... İşte bu düşünceyle yaşamak artık ağır geliyor...'' Bunu mide ülserinin hayatını gölgelediği günlerde düşünmesi ve hissetmesi çok olağan. Gönül’deki hocam diye bahsedilen karakterin ağzından çıkmışçasına onunla özdeşleştirebileceğimiz bu ifade, iki kitabı da benim zihnimde iç içe geçiriyor. Belki de bu düşünceleri taşırken
Gönül
Gönül
'ü yazmaktaydı, kim bilir. Natsume Soseki’nin bu kitabındaki üslubunu japon takunyası ile yürümeye benzettim. Tüm kitap boyunca durmaksızın atılan minik, istikrarlı ve hedefine varan adımlar.
Madenci
Madenci
ile birlikte üç farklı yönüyle karşılaştım ve gerçekten ilgiyle okudum. Genelde bu kadar sakin ilerleyen kitapların sıkıcı olabileceği korkusunu taşırım, ama aksine ritmini hiç bozmadan, merak duygusunu koruyarak, bana vaktimin boşa gitmediği duygusunu hissettiren, tatmin edici bir kitaptı. Soseki yolculuğum burada sonlanırken, herkese keyifli okumalar dilerim.
Gönül
GönülNatsume Soseki · Maya Kitap · 20181,567 okunma
··
5.5k views
Hakan okurunun profil resmi
2 gün önce bu incelemeyi okudum ve yorum yazarken uyuyakalmışım :) Bu kadar ayrıntılı inceleme yazan kim diye düşünüyordum, incelemeyi yazana bakmadım. İsmini gördükten sonra büyüsü bozuldu abla, senin için sıradan bir inceleme olmuş; bizim için fazla besleyici :) Kalemine sağlık, şükür uyuyakalmadan yazabildim bu sefer.
K. okurunun profil resmi
5 saat önce 4.40 ise şayet uyukalmasın da ne yapsın biçare vücut. :) Teşekkür ederim kardeşim. ☺️
Bu yorum görüntülenemiyor
Ferah okurunun profil resmi
Yazarın, Cam Kapının Ardı haricinde diğer kitapları mevcut bende. Okuma listemde bekleyip duruyorlar. "Oku artık" dedirttin bana Kübra. Umarım aynı hazzı ben de alırım. Emeğine sağlık 💜
K. okurunun profil resmi
Cam Kapının Ardı ile Gönül için söylüyorum, peş peşe okumalısın abla. Öyle daha tatlı geldi bana. Sakin kitaplar, umarım seversin. Teşekkür ederim. ☺️🌿
Emin K. okurunun profil resmi
Tüm o yaşadıklarını yaşamasa bu Soseki ortaya çıkmazdı. Istırabı derin olmasa muhtemelen gönlü dalgalanmaz dili o kadar incelmezdi. Belki yazar dahi olmaz daha farklı bir hayatı yaşardı. Eserlerini yazarlarından bağımsız düşünemeyenlerdenim bildiğiniz gibi. Yazarın hayatı az çok biliniyorsa bir göz atıyorum genellikle. Elbette "Her anlatılan yazarın yaşadığıdır" diye düşünmek ciddi bir yanılgı. Esas olan, "yazar nasıl bir hayat yaşıyordu, nelere maruz kaldı, neler deneyimledi, neler düşledi de bu eserler meydana geldi?" merakının ardına düşmek. En azından benim için bu böyle. İster istemez böyle yapıyorum :) Birkaç sene önce Japon Edebiyatı okumaları yaparken Soseki'yi es geçmişim. O zaman Madenci kitabı vardı hatırladığım kadarıyla, galiba yeni bir basımı yapılmıştı. Baskısı olan başka kitabı yoktu muhtemelen ki üzerinde durmamıştım o zaman için. Yeni bir sefer yapılacağı zaman dikkate alınacak bir durak gibi duruyor. Bu da incelemenin faydası :) İncelemeyi okurken birçok şeyi düşündüm. Çünkü farklı noktalara temas eden tadında bir incelemeydi. Okuduğunu kendi eleğinden geçirip kendi sesiyle kendi dünyasından eseri hayata eşleyen bir bakış açısı vardı. Benzetmeleriyle cümleleriyle tam bir Kübra A. incelemesiydi :) Bu güzel yolculuk, düşündürme ve tanıtım için teşekkürler. Elininze, emeğinize sağlık...
K. okurunun profil resmi
Hastalığı diğer eserlerini ne kadar etkiledi merak ediyorum tabi ki ama o ince sakinliği mütemadiyen devam ediyor gibi bir havası var. Yeniden okur muyum bilmiyorum ama gözlerim de Küçük Bey ile birkaç kitabına doğru biraz kayıyor. Belki çok sonraları düşünebilirim. Madenci ile ilgili kitabın sonunda Haruki Murakami'nin yazdığı uzun bir yazı var. Sanıyorum o kitabı diğer kitaplarından ayrı tutuluyor ve tam bir roman gibi sayılmıyormuş. Soseki ile ilgili daha doğru ve net bir düşünce edinmek için bence birkaç kitabını daha okumalıyım. Bu üç kitaplık mini vakit geçirme keyifliydi, anısı kalsın istedim. Arada yazdığım birkaç şeye yine güldüm de neyse, bu da benim mührüm oluyor sanırım. :) Bu güzel yorum için teşekkür ederim. 🌿
metanoiaz okurunun profil resmi
Yazarın şefkat ve aidiyet yoksunluğunu okumadan dahi hissettim. Bazen hayatımda sevdiğim bazı insanların çocukluğuna gidip onları anne merhametiyle sarıp sarmalayasım geliyor. Bu isteği neredeyse bütün aile üyelerim için ve hatta bazen kendim için bile duyuyorum. Merhamet ve şefkatle sarmalanmamış hayatlar ölü doğmuş bir bebekten farksız. Ve ahir ömründe bunun yerine ikame edecek bir şeyleri olmayan, bir ömür o cenazeyi kucağında taşımaya mahkum... Ne mutlu ki bir şeyleri unutuyoruz, ne mutlu ki bize verilmeyeni bir başkasının ayağına serecek bir yaratılışa sahibiz. Minik kızıma bakarken zihnime üşüşen bu düşüncelerde yüzerken buluyorum kendimi bazen. Allah kimseyi anne, baba şefkatinden ve aidiyetinden yana nasipsiz koymasın. Yine bizi olmaz saatlerde alabora ettin Kübra :) Yüreğin dert görmesin.
K. okurunun profil resmi
Öyle güzel ifade etmişsin ki. Ana baba sevgisinin yerine ikame edilecek bir başka olgu yok. İnsan ömrü boyunca o ölü bebeği taşır. Daha da kötüsü ise bazı insanların o sevginin yerini örtmesi için içinde bulunan boşluğu öfkeyle doldurması. Uğraş dur o insanlarla, çözümü çok zor. Allah her daim merhametli insanlarla karşılaştırsın, bizlere de merhametli insanlar olmayı nasip etsin. Ballı lokma kızının fındık burnuna kondurduğun bir öpücük tanesi bir dünya demek. Hepimiz bu bilinçte olabiliriz umarım. Senin de yüreğin hep huzur bulsun. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.