Gönderi

510 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Ethica
"...mükemmel şeyler nadirdir ve bir o kadar da zor bulunur." Bu kitabın son cümlesidir. Spinoza'nın bize kanıtlamak istediği, kitabı okuduktan sonra bu cümleyle anlam kazanır. Yani demek istediği odur ki: Eğer zorunlu olarak var olan mutlak tözün, zorunlu olarak var ettikleri olarak onun yani Tanrı'nın tözünden zorunlu olarak çıkan aklın kılavuzluğunda hareket ettiğimiz müddetçe mutlu mesut yaşayıp gitmemiz lazımdır. Akıl ile hareket ettiğimiz müddetçe insanlar olarak ihtilafa da düşmeyiz çünkü akıl en mantıklısını ister ve en mantıklısı da töze en yakın olandır. Dolayısıyla tek olan en mantıklı olan ise, hepimiz duyguların karmaşasıdan çıkıp o biricik mantıklı olana ulaştığımız müddetçe aramızda bir farklılık kalır mı? Spinoza'ya göre kalmaması gerekir ama bu en mantıklı olana ulaşmak da zor olduğu için ihtilaflar da var olmaya devam edecektir. Kitap beş bölümden oluşur ve Spinoza, oluşturacağı argümanların kanıtlamalarını Eukleides teoremine göre matematiksel bir şekilde oluşturur. Spinoza'ya göre Eukleides'in geometri için oluşturduğu bu yöntem, metafizik, epistemoloji, fizik, psikoloji ve ahlak gibi alanlar için de uygundu ve başyapıtını da bu yönteme göre tasarladı. Bu yönteme kitaptan bir örnek verilecek olursa, Spinoza, Tanrı'yı kanıtlamak için argümanlar üretiyorsa bunu matematikteki gibi aksiyom kullanarak ön kabullerle yapıyor. Çünkü Tanrı'yı kanıtlamak için somut kanıtlar kullanamayacağımız için bir takım fenomenlerin varlığını baştan kabul etmemiz lazımdır. Kitabı ilk bölümü olan "TANRI" başlıklı bölüm de bu sistem temelindeki argümanlarla oluşturulur ve Spinoza, mutlak tözün kanıtlarıyla beraber niteliklerini tanımlamaya girişir. İlk bölümün en temel ve yukarıdaki ilk paragrafı da anlamlandıran argümanlarında birisi şudur: "Tanrısal doğanın zorunluluğundan sonsuz şekilde, sonsuz sayıda varlık (yani aklın sonsuz ufkuna dahil olabilen varlık) çıkmalıdır." Bu alıntı bize gösterir ki Tanrı zorunlu olarak var olur ve yarattıkları da iradesine göre değil zorunlu olarak vardır ve var olacaktır. İkinci bölüm "ZİHNİN DOĞASI VE KÖKENİ" başlığını taşır. Spinoza bu bölümde: "...zihnin Tanrı'daki nedensel kökeni çözümlemeye başlıyor ve böylece sonlu bir zihnin Tanrı'yla ne tür bir bağlantı içinde olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Bu bağlantıyı anlamak, insan bedeninin ve deneyimlerinin doğasını anlamak, bize sunulan bilginin özünü kavramak için önemli bir adım..." teşkil ediyor. Tanrı ve yarattıklarının zorunlu olarak var olduğu söylenmişti. Bu, zihnin nedenini ve insanların tanrıyla bağlantısını açıklıyor. Spinoza'ya göre insan zihninin varlığını kuran ilk öğe bir fikir, insan zihnini kuran fikrin nesnesi de bedendir. Yani insan zihni Tanrı'nın sonsuz aklının bir parçası olsa da fiili olarak kurulması için tekil bir şeyden çıkması gerekir ama Tanrı zorunlu olarak sonsuzdur. Dolayısıyla İnsan zihninin özü Tanrı'da olsa da fiili varoluşunun fikri yine insandadır ve bu fikri kurması için de bedene ihtiyacı vardır. "...bir fikrin diğerinden daha üstün olduğunu ve gerçeklikten daha fazla pay aldığını reddedemeyiz, tıpkı bir fikrin nesnesinin diğer bir fikrin nesnesinden daha üstün olduğunu ve gerçeklikten daha fazla pay aldığını reddedemeyeceğimiz gibi." Bir şeyin doğruluğunu mutlak töze ne kadar yaklaştığına göre değerlendirebiliriz ve neyin daha doğru neyin daha yanlış olduğunu bu şekilde gözlemleyebiliriz. Spinoza bu bölümde özgür irade kavramını da sorgular ve böyle bir şeyin olmadığına karar verir. Çünkü var olan her şey tözün zorunlu bir yaratımıysa, olacak olanlarda bir kendine buyrukluk ve belirsizlik saçma olur. Üçüncü Bölüm "DUYGULARIN KÖKENİ VE DOĞASI" başlığını taşır. Bu bölümün temel argümanı bence şudur: "..doğa hep aynıdır, gücü ve etkileme imkanı her yerde bir ve aynıdır, başka deyişle doğanın yasaları ve kuralları her yerde ve her zaman aynıdır, her şey bu yasalara ve kurallara göre meydana gelir ve şu ya da bu şekilde biçim değiştirir." Duygularının kökeni ve doğasına bu açıdan bakmamız gerekir yani özü tanrıda olsa da işlerliği doğada kanıtlanan bir şey olarak, tıpkı tekil fikirler gibi. Spinoza'ya göre duyguların kökeni arzu, sevinç ve keder olan üç ana duyguya göre inşa edilir. Bütün duygular özneldir ve hayalidir. Bu yüzden hayal gücünü gerektirirler. Arzu bilince varılan iştah, sevinç zihnin yetkinliğini artıran, keder ise yetkinliği azaltan edilgin bir durumlardır. Edilgin olmalarının sebebi de dışardan maruz kalınan bir şey sayesinde bu duygular canlandığı içindir. Sadece Tanrı etken yani kendi içinde durumlar yaratabilir. Sevinç, zihnin etkinliğini artırır çünkü zihin, mümkün mertebe bedenin etkime gücünü artıracak ya da ona yardımcı olacak şeyleri hayal etmeye çabalar. Keder zihnin etkinliğini azaltır çünkü zihnin etkime gücünü azaltacak nefret gibi duygular üretilmesini sağlar. Dördüncü bölüm "İNSANIN ESARETİ YA DA DUYGULARIN KUVVETİ" başlığını taşır. Spinoza'ya göre duyguların esiri olmak kötü bir şeydir, çünkü böyle yapanlar, aklın buyruğuna aykırı davranıp "kaderin hükümranlığına" teslim olmuşlardır. Bu yüzden de onlar için iyinin peşinden gitmenin bir anlamı kalmamıştır. Spinoza pragmatist bir filozoftur. Ona göre bize yararlı olan bir şey varsa iyi, iyi olan bir şey erişmemizi engelleyen bir şeyse kötüdür. Peki bu iyiyi ve kötüyü nasıl tanımlıyoruz derseniz akılla tabi ki. Daha öncede bahsi geçtiği gibi Tanrı'da olup bizim kavrayabildiğimiz ve dolayısıyla bizi Tanrı'ya daha da yaklaştıran şeyler iyi, yaklaştırmayanlar da kötüdür. Dolayısıyla duyguların esaretinden kurtulmak için de aklın rehberliğine duyduğumuz muhtaçlıktan faydanlanmalıyızdır. Beşinci bölüm "AKLIN KUDRETİ YA DA İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜ" başlığını taşır. "Spinoza bu bölümde iyinin ve kötünün ötesine ancak sezgisel bilgiyle, yani üçüncü tür bilgiyle geçilebileceğini belirtir ve bir akıl varlığı olan insanın en büyük çabasının bu bilgiye ulaşmak olduğunu vurgular. Çünkü ona göre insan ancak bu bilgi sayesinde edilgin duygularını dizginlemesini ve etkin duygularını ön plana çıkarmasını öğrenir, böylece en sonunda da en üst etkin duygusuna, yani Tanrı'ya yönelik sevgisine erişir. Bu sevgi de aslında evrenin ve onun bir parçası olan insan doğasının düzenini aklımızla temaşa etmekten başka bir şey değildir."
Ethica
EthicaBaruch Spinoza · Alfa Yayınları · 20221,610 okunma
·
319 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.