Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
·
108 günde okudu
Öncelikle esere soru sorarak incelemeye çalıştım. Eksik veya hatalı bir yer görürseniz mutlaka beni uyarın ve düzeltin. Şimdiden keyifli okumalar:) 1. Bölümde özdek hakkında bilgimizin bir sınırı var mıdır? sorusuyla çözümlemeye başlıyor. Diğeri ise "Şayet varsa özdeği görünüş olarak mı yoksa kendinde bir şey olarak da bilebilir miyiz?" sorusunu incelemeye çalışıyor. -Russel’a göre özdek üzerine bileceğimiz tek şey, göründüğü şey olmadığıdır. Çünkü görünüş ve gerçeklik ayrımının incelendiği bu bölümde duyumlarla gelen görünüşler hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Ancak kendinde şey olarak bir bilgiye sahip değiliz. 2. İnsandan bağımsız özdeğin varoluşundan söz edebilir miyiz? -Russell’a göre kendi deneyimlerimizin dışında nesneler olduğunu hiçbir zaman kanıtlayamayız. Ancak benzer duyu verilerine sahip olmamız, kişi olmadığında varlığını sürdürüyor olması yani odadan çıktıktan sonra başka bir kimsenin benzer bir şekilde nesneye yönelik aynı duyumları hissetmesi ve en önemlisi insanda bağımsız bir dış dünya inancı, düşünmeye başladığı andan itibaren kendi içinde bulunur. Buradan hareketle dış dünyanın gerçekten var olduğunu ve bizim algılamamıza bağlı olmadan da var olabileceğini, usa uygun olduğu kabul edilebilir. Zira bunlar kabul edilmediği takdirde bilgi konusunda geriye hiçbir şey kalmayacaktır. 3.Özdeği algılamamıza bağlı olmadan varlığını sürdüren bu nesnenin doğası nedir? Duyu verileriyle karşılılıklığı korumak için gerekli bağlantılarının özelliklerini bilebiliriz ancak bu bağlantıların birbirine bağlandığı terimlerin doğalarını bilemeyiz. Kısaca Russel’a göre özdeğin kendi içinde ne olduğunu üzerinde hiçbir şey bilemeyiz. Sadece özdeğin uzamsal düzenleniş biçimini bilebiliriz. 4. İdealizmde yapılan en sık hata nedir? Russell göre yapılan ilk yanlışlık “ide” sözcüğünün kullanış biçiminden kaynaklanan karışıklıktır. İde denilince ilk akla gelen zihnin içindeki bir şey olarak anlaşılır. Ancak zihinde olmak kavramı belirsizdir. Burada zihinde tutmadan anlaşılması gereken şey, insanın değil de onun düşüncesinin zihinde bulunduğu anlamına geldiğini anlamamız gerekir. Özetle zihinde bulunan sadece o nesnenin düşüncesidir. 5.Şeylerin Bilgisi Neye dayanır? Tüm bilgimiz tanımaya dayanır. Tanıdığımız şeyler duyu verileri arasındadır. Ancak sadece bunlar bilgi için yeterli değildir. Çünkü duyularımızla şu anda karşısında olduğumuz şeyi bilebilirdik geçmiş hakkında hiçbir şey bilemezdik. Dolayısıyla bilgimizin doğruya yakın çözümlemesini yapabilmek için, duyu verilerinin dışında başka şeyleri de tanımayı düşünmeliyiz. Russell bu tanıma türlerini üçe ayırır: Bellek ile tanıma, iç gözlem ile tanıma ve öz bilinç ile tanımadır. Bu tanıma türlerinin birbiriyle ilişkisini şu şekilde çözümler. Dış duyuların verilerini duyumda ve iç duyular denilen şeylerin(düşünceler, duygular, istekler) verilerini iç gözlemde tutuyoruz; dış duyuların olsun içi duyuların olsun bilgisi olan şeyleri de bellekte tanımış oluyoruz. Tikel ve tümel meselesini burada açıklığa kavuşturuyor. 6.Eylemlerimzi dayandırdığımız yargıyı doğrulamak için ne türden genel inançlar yeterlidir? Russel bunu tümevarımsal ilkeye açıklar. Ona göre, bütün davranışlarımız, geçmişte işleyen ve bu yüzden gelecekte işleyecek gözüyle baktığımız birliktelikler temeline dayanır ve bu olasılığın sağlamlığı da tümevarımsal ilkeye dayanır. (Tümevarımsal ilkeye baktığımız da örneğin; x ile y’nin bir arada bulunma sayıları artıkça veya büyüdükçe birlikte bulunma olasılıkları artar. İkinci olarak, x ve y’nin birlikte bulunma sayıları belli bir sayıya ulaştıkça kesinliğe sınırsız olarak ulaşmasını sağlar.) Tümevarım somut uygulamalarda herkesin ona duraksamadan inandığı da ortadadır. 7. Bilgimizin kaynağı nedir? Bilgimiz apriori ilkelerden mi yoksa deneyden mi kaynaklanmaktadır? Russell’a göre deneyden doğduğunu kabul etsek bile yine de kimi bilgiler apriori olduğunu ileri sürmekteyiz. Çünkü onu bize düşündüren deney onu kanıtlamaya yetmez ve apriori ilkeler dediğimiz şeyler zihnimizi öyle yönlendirir ki deneyden hiçbir şey beklemeden onun doğruluğunu görebiliriz. Ancak apriori bilgilerinde kapsamı ve gücü sınırlıdır. Herhangi bir şeyin varlığının bilgisi söz konusu olduğunda her bilginin deneye bağlı olması gerekir. 8. A Priori bilgi nasıl olanaklıdır? Apriori bilgi yalnızca zihnimizin üzerine bir bilgi değil, dünyadaki bütün şeylere uygulanabilen bir bilgidir. Russell burada Kant’ın öne sürmüş olduğu apriori bilgi anlayışını eleştirir. Ona göre Kant’ın savunduğu renk, katılık, içindelik, dışındalık gibi nitelik ve bağıntıların nesneye bağlı olduğu görüşü Russell’ın tezine göre nitelikler ve bağıntılar ne zihinsel ne de fiziksel bir dünyaya yerleştirilmelidir. Zira “odanın içindeyim” önermesini doğru yapan şeyin düşünce olmadığı açıktır. Çünkü bir şeyin bir yerde bulunması ne benim ne başkasının ne de nesnenin doğruluğundan haberi olmasa da bu yine doğru olabilir. Doğru yalnızca nesne ile bulunduğu yeri ilgilendirir. Başka hiçbir şeye bağlı değillerdir. Bu yüzden nitelikleri ve bağıntıları tam olarak ne fiziksel bir dünyaya ne de zihinsel bir dünyaya yerleştiremiyoruz. 9.Tümellerin Doğası Nedir? Tümeller bilindikleri takdirde düşüncenin nesneleri olmalarına rağmen, sadece düşünce değildirler. Bunlar değişmez, katı ve doğrudurlar. 10.Tümeller Üzerine Bilgimiz Neye Yarar? Bu bölümde Russell apriori bilgi sorununu tümellerle aşmaya çalışır. Ona göre her apriori bilginin konusu yalnızca tümeller arasındaki bağıntılardır. 11.Apaçık Doğruya nasıl ulaşırız? İki tür apaçık doğru bulunur. Birincisi duyu verileri vasıtasıyla varoluşu bildiren algı doğruları, diğeri ise çözümlemeye tabi tutan algı yargılarıdır. Ancak apaçık doğrular elde ettiğimiz duyu verilerinden farklı olmalıdır. Bunlara benzeyip ancak onlardan büsbütün farklı olan belleğin yargısı vardır. Russell buna sezgisel yargılar adını vermiştir. Bu yargı biçimiyle apaçık doğrulara ulaşabiliriz. Ancak bununda karışıklığa düşme tehlikesi vardır. Buradaki tehlikesi anımsama tehlikesidir. Ancak Russell bunu bir derecelemeyle sistematize etmeye çalışır. Ona göre anımsadığımız şeylerin apaçıklık derecesinde sürekli bir sınırlanma, belleğimin inanılırlığında da karşılığı olan bir derecelenme vardır. Bu derecelenme yakın ve canlı anılarda, tam bir apaçıklık ve inanılırlık sınırına ulaştıklarını ifade eder. Dolayısıyla anılar uzaklaştıkça apaçıklıkları azalır. Burada yapılması gereken herhangi bir çatışma çıktığında apaçıklığı daha çok olan öneriyi alıp ötekini atmaktır. 12. Doğru ve yanlış nedir?7 Bir inanç eğer bir araya gelmiş bir karmaşıklığı karşılıyorsa doğru, karşılamıyorsa yanlıştır. Yani yargılama ya da inanma belli bir karmaşık birliktir ve zihin bunun bir ögesidir; eğer geri kalan ögeler, inana içindeki sıralarına göre alındıklarında bir karmaşık birlik oluşturuyorsa inanç doğrudur, değilse yanlıştır. 13.Her doğru inanç bir bilgi midir? Russell’a göre her doğru inanç bilgi olamaz. Çünkü doğru bir inanç yanlış bir öncülden çıkarılmışsa veya öncüller doğru olsa ama yanlış bir usavurma sonucunda çıkarılmışsa bunlara bilgi diyemeyiz. Örneğin; Bütün Yunanlılar insandır. Sokrates bir insandır. O halde Sokrates Yunanlıdır. (Bu çıkarımdan hareketle Sokrates’in Yunanlı olma sonucu doğru olsa bile bu çıkarımdan hareketle Sokrates’in Yunanlı olduğu sonucu çıkmaz.) Russell burada öncüllerin sadece doğru olması şartını aramaz bu öncüllerin bilinmesini de ister. Çünkü bilgi dediği şey, bilinen öncüllerden sağlam sonuç çıkarmalarla varılan sonuçtur. Yeter ki doğru dediğimiz bilgi sezgisel bilgiden türetilmiş olsun. 14.Felsefi bilgi sınırlı mıdır? Yeni dönem mantık anlayışının bilgi üzerindeki etkisiyle soruyu cevaplandırmıştır. Russell geçmişte deneyin, mantığa yalnızca uzam bıraktığını ve mantıkta bu tek türün olanaksızlığını gösterir gibiydi. Şimdi mantık, deneyin uzamı bir yana, olanaklı olarak daha birçok uzam ortaya koyuyor, deney ise onlardan her yanını kabul ediyor. Böylece, ne olduğu üzerinde bilgimiz daha önce düşünülene göre azalırken, ne olabileceği üzerine bilgimiz artmıştır. Dolayısıyla evrene apriori ilkelerle düzen verme girişimleri başarısızlığa uğradı ve her köşesi bucağı öğrenilebilecek olan kapalı duvarlarda kalmak yerine, bilinecek pek çok şey olması yüzünden bilinemeyen birçok şeylerin kaldığı açık özgür olanaklar dünyasında bulunuyoruz. 15.Felsefenin değeri nereden kaynaklanır? Felsefe, değerini sınırsızlığında her şeyi düşündürebilmesinde bulur. Her daim herhangi bir düşüncede yanılma payı olduğunu insana bildirir. Alışılagelmiş şeylerin hiç bilinmeyen yüzlerini gösterir bu da insan zihnini canlı tutar. Özetle insan zihnini genişletmesi ve yeni bir ben oluşturması sebebiyle değerlidir.
Felsefe Sorunları
Felsefe SorunlarıBertrand Russell · Say Yayıncılık · 2017252 okunma
··
434 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.