Nur-i nigâh-ı cananın söndüğü, kalb-i remide-i Vuslat'ın durduğu, ilahi bir hüsnün münkalib-i türâb olduğu yer, bu topraklardır. Bu bir avuç toprak, içinde yatan meleğe, kurb-i uluhiyetinde bir küre-i Vuslat halk etmek için midir? Ey kâinat! Yirmi yaşında verem şehidesi olan bu duhter-i ruhperveri bu taşın altından, bu toprakların içinden kurtararak kevakib-i bînihayene bir Zühre daha ilave etmek için ezeliyetinle, ebediyetinle, güneşlerinle, aylarınla bu mezarın ayakucuna in. Orada ağlayarak bulacağın Sezai'nin döktüğü gözyaşlarını, hayatının bu taştan, bu serhadd-i amalinden ileri gidemeyerek zevale münkalib olduğunu Vuslat'ına
haber ver. Ey zair-i zeval peyrev. Bu mezarı kemal-i mehåbet ve hürmetle ziyaret et ki bu medfun olan bir cihan-i ismet bir kâinat-ı hüsndür.