Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Müthiş şaşkınlık içinde, nereden diye düşünüyordum, bu saf, uysal, bu az konuşan kız bunları nereden biliyordu? Nükte yeteneği güçlü bir gülmece yazarı bile, erdemlerin soylu biçimde küçümsendiği, böylesine alaycı, safdil kahkahaların olduğu bir sahne yaratamazdı. Kullandığı sözcükler ne kadar parlak, küçük sözcükler!.. Hiç duraksamadan verdiği yanıtlar nasıl da ince bir zekânın ürünüydü! Adamı kınayışı ne denli gerçekçiydi! Aynı zamanda da o kadar çocuksu, saf! Erkeğin aşk sözcüklerine, tavır ve hareketlerine, tekliflerine sadece gülmüştü. Kolaylıkla kıza yanaşacağı düşüncesiyle buluşmaya gelen adam hiç beklemediği bu kararlılık karşısında süngülerini indirdi. Başlangıçta bir an karımın cilve yapacağını düşünmüştüm, evet, “ahlaksız, ama çok zeki bir yaratığın kendini olduğundan daha değerli göstermesi gibi cilve yapacağını düşünmüştüm.” Ama hayır, gerçekten güneş gibi ışıyordu, artık içimde kuşku falan kalmamıştı. Deneyimsiz bir kız, bana olan yapmacık, ama taşkın nefretinden böyle bir buluşmayı gerçekleştirmiş, ancak olaylar bu kerteye varınca hemen gözleri açılıvermişti. Ne şekilde olursa olsun beni küçük düşürmek için kendini oraya buraya savuran biri görünümündeydi, ama böyle bir pisliğe bulaşmayı göze alamadı. Yüksek sosyetenin aşağılık yaratıklarından Yefımoviç ya da şu bu, kim olursa olsun günahsız, temiz, idealleri olan bir kızı ayartabilir miydi? Tersine, kahkaha uyandırdı yalnızca. Bütün gerçek kızın yüreğinden taşıverdi ve öfkesi alaysı bir patlayışla fışkırdı. Yine söylüyorum, bu soytarı adam sonlara doğru adeta sersemlemişti. Kelimeleri güçlükle bir araya getirerek konuşmuş, suratı asık oturmuştu, öyle ki düştüğü bu alçaltıcı durumun öcünü almak için kıza olmadık hakaretler savuracağından bile korkmuştum. Tekrar ediyorum, şerefim hakkı için, konuşulanları hemen hemen hiç şaşırmadan dinlemiştim. Sanki bildiğim bir şeyle karşılaşacakmışım gibi gitmiştim oraya. Hiçbir şey çıkmayacağı inancıyla, onu asla suçlamayı düşünmeden gitmiştim, ama yanımda yine tabanca getirmiştim, bu gerçek! Onun farklı davranabileceğini nasıl düşünmüştüm? Sonra onu niçin sevmiştim, neden ona değer vermiştim ve onunla evlenmiştim? Elbette o zamanlar benden çok nefret ettiğine inanıyordum, ancak bir o kadar da ahlaksız olmadığına inancım vardı. Birden kapıyı açarak buna son verdim. Yefımoviç ayağa fırladı, karımın elinden tuttum ve birlikte çıkmamızı rica ettim, Yefİmoviç neden sonra kendine gelince, tiz bir kahkaha savurdu: “Vay, vay, kutsal evlilik hakkına itirazım yok” dedi ve arkamdan: “Götürün, götürün!” diye bağırdı. “Gerçi onurlu bir insanın sizinle düello etmesi pek yakışmaz, ama karınıza olan saygımdan... yine de göze alırsanız emrinizdeyim...” Karımı kısa bir an eşikte durdurdum: “Bak, duyuyor musun?” dedim. Eve kadar yol boyunca hiç konuşmadık. Koluna girmiştim, karşı koymamıştı. Tersine, korkunç derecede şaşırmıştı; tabii bu durumu eve kadar sürdü. Eve girer girmez bir sandalyeye oturdu ve gözlerini dikerek bana bakmaya başladı. Yüzü son derece solgundu, ama dudaklarında yine o alaylı gülümseme vardı, bu kez ciddi ve sert bir meydan okumayla bakıyordu, herhalde buluşmanın ilk anında tabancayla onu vuracağım kanısındaydı. Silahı sessizce cebimden çıkardım ve masanın üzerine koydum. Bir bana, bir tabancaya bakıyordu. (Dikkatinizi çekerim: Tabancadan anlıyordu. Dükkânı açtığım ilk gün satın almıştım ve doldurmuştum. Dükkânı açarken, kocaman bir köpek almayı, Mozer’in yaptığı gibi güçlü kuvvetli bir uşak tutmayı hiç düşünmemiştim, kararım böyleydi. Dükkânda müşterilere kapıyı aşçı kadın açardı. Ama bu meslekle uğraşanların kendilerini düşünmeleri gerekir; her olasılığa karşı kendilerini korumak zorundadırlar, benim de dolu bir tabancam vardı. Evime geldiği daha ilk günlerde tabancayla çok ilgilenmiş, silah hakkında bilgi sahibi olmak istemişti, ben de silahın düzenini, özelliklerini anlatmıştım ona, hatta bir keresinde atış yapmaya bile ikna etmiştim. Evet, bütün bunları dikkate alınız.) Onun korku dolu bakışlarına aldırmadan yarı soyunmuş yatağa uzandım. Çok güçsüzdüm, saat on bire geliyordu. Hiç kımıldamadan sandalyede oturmasını sürdürüyordu, bir saat kadar böyle oturdu, sonra mumu söndürdü ve giyinik olarak divana uzandı. İlk kez benimle yatmıyordu, bunu da dikkate alınız...
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.