Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

O zamanlarin elit ve şımarık çocuğu ben, birisini gördüm pazarda. Gerçekten ve gerçekten o dilenci degildi, çalışamayacak kadar fiziken mağdurdu.. "Acaba birileri bir iki lokmalık birşeyler verirde, çocuklarıma götürebilirmiyim" ümidi ile yanaştığı tezgahlarda pazarcıların gözlerine bakıyor, yüz bulamayınca sanki içi ağlar gibi gönlü doluyor, boynunu büküyordu... .. Ah o mahzun boyun büküşü ah.. Hâlâ gönlümden gitmez.. O an içimde açılmış hüznün yüzümde belirginliği fark edilmemesi için kendimi toparlamaya çalışırken, döndüğümde adam yoktu gitmişti. Nasıl olurdu onu bulmalı idim. Saatlerce aradım onu, tam ümidimi kesmiştimki pazar çıkışında kaldırımda ağlamaklı oturur buldum onu.. Önceden hazırlamış olduğum bir miktar parayı cebine soktum. Canının istediği bir çok şeyi alıp arabayla evine bıraktım. Tam gidecekken "içeri gel, bir çayımı iç" dedi. İncitemezdim. içeri girdim, soğuk bir gündü, derme çatma bir ev, içerde sac tenekeden soba vardı. Tahta parçaları ile yaktığı sobanın üzerinde çay demledi. O kadar samimi demlenmiş bir çaydı ki lezzetine yansıyordu sanki.. Evden çıkarken bana kağıda sarılı bir şey verdi.. Eve gidip açtığımda, Türkçe meal Kur'an idi. Aylarca okudum onu. Fakat hiç birşey anlamıyordum. Artık öyle zoruma gitmeye başladı ki; "ALLAH'ım ne oldu? Unuttun mu beni? Yoksa sevmiyor musun?" Şeklinde bir düşünce içerisine girip, üzüntü ve hüzün duymaya başlamıştım. Çünkü ben, kelimeyi değil; kelimenin ardındaki manayı arzuluyordum. İçimden bir ses, olaya temelden başlamam gerektiğini söyledi. Bir kitap evine gittim. Hangi kitabı alacağımı dahi bilmiyordum. İçimden gelen her kitabı sepete koydum. Hesabı ödemeye geldiğimde ise ayrı bir şok yaşadım. Adam dedi: "oğlum bu kitaplar bizde, yoktu sen nerden buldun?" "Amca nasıl olur? vallahi raflardan aldım" Ücret listesindede bulamayınca cüzzi bir miktar para aldı. Bir kaç yıl böyle geçti.. Hiç durmuyordum. Hep okuyordum, hep okuyordum, hep okuyordum.. Çünkü ben, denizler mürekkep, arz üzerinde ağaçların tamamı kalem olsa, ruhum da sonu gelmeyecek bir ilim arzuluyordum.. Bazen arkadaşlarla muhabbet ederken anlattıklarımdan, kendimde çok şey öğreniyordum. Sanki içime bir melek girmiş de, anlatan o idi sanki... Ama hâlâ eksik birşeyler vardı sanki. Bunu içimdeki sıkıntıdan ve sanki hâlâ bir yerlerde kapalı kalmışlık hissinden anlayabiliyordum.. Anladımki orası sonsuzluk degil, Hâlâ yarmam gereken gökler varmış... Bunu yapabileyim ki, hiç bir şeye, hiç bir yere sığmayan ruhum, çıksın gitsin özgürlüğe kavuşsun.. Birgün evde internet arıza yaptı. Çıktı almam gerekti bir internet kafeye gittim. İşimi gördükden sonra bilgisayar dosyalarını karıştırırken "Mevlana'dan kıssalar" isimli bir dosya buldum ilgimi çekti. Onu e-kitap'a çevirip telefona yükledim. Zaten o günden sonra herşeyi telefondan e-kitap olarak okuma alışkanlığı başladı. İstedigim herşeyi netten indirip, kışın kar yağarken dahi geceleri yorganımın altında okuyabiliyordum. Çok pratikti binlerce kitabı külfetsizce her daim yanımda taşıma olanagi veriyordu. Bunların bir kaynağı olmalı idi, meger Mesnevi imiş.. 28 bin beytlik Mesneviyi tel'e indirdim. Daha üst boyutlu şeyler anlatıyordu. Henüz kelimenin ardındaki o manayı yakalayamıyordum ama, önceki gibi panik yapmıyordum artık. Bir kere bir kapı açılmıştı. Her yolun sonunda baska bir yola açılan, başka bir kapının varlığını biliyordum, Hersey idrakimde gizli idi. İdrakim açıldıkça o kapılar idrakimle paralel açılıyordu. Ama şimdi burada dışarıdan ayrıntı gibi gözüken, fakat aslında önemli bir noktaya vurgu yapmadan geçemeyeceğim: İdrak-i, bunu ne kadar arzuladığına ve bu ugurda ne kadar sebat ettiğine paralel, dilerse ALLAH genişletiyor. Bunun kitaplarla alakası yok. Kitaplar ancak sana "aa! o da aynısını söylüyor, aa! o da gönlümün gördüğü aynı şeylerden bahsediyor" dedirtip, aslında kafayı yemediğini izah edip, üzre yolda seni sana onaylatıyor.. ..Ve ben anladımki kaderin bana tevafuk ettirdiği kitaplar, hep eşlik ettirici türden oluyor.. O zaman dank ettiki; biri beni gözetliyor. yaptığım her hareketin, üzre olduğum her düşüncenin idrakinde. Neye ihtiyacım varsa ve hususda kendimi neyle yada hangi kitapla onaylamam gerekse onu karşıma çıkarıyor.. ..Sonunda mesnevi yi okumaya basladım. Ama artık eski ben değildim. O bahçenin bir kez olsun tadını almış biri olarak, içi sonsuz hasret ızdırapları ile yanan, bir aşıktım.. Altı kalın ciltlik bir kitaptı bu. Okumamın 33'üncü gününde orta ciltlere geldiğimde bir gece yarısı, kelimelerin artık silindiğini ve yalnızca ardındaki mana'nın benle konuştuğunu fark ettim.. Sanki o beni gözetleyen, kelimenin ardında mana olmuş, kainata sanki benden baska hiç kimse gelmemiş gibi direk gönlüme hitap ediyordu. Bunu fark ettigimde şok oldum. Elimdekini bırakıp, şaşkın şaşkın hayıfla tavana bakarken "Neredesin, yoksa bu odadamı?" demişim. Tekrar kitaba döndüğümde okudugum şu cümleler şaşkına çevirdi: "Alık alık tavana ne bakarsın a şaşkın, ALLAH'ın herşeye ka'adir oldugunu bilmiyormusun!"...
··
3.909 görüntüleme
☾☆Kübra Öztürk☾☆ okurunun profil resmi
Anlamaz olgun adamdan, ham adam;Söz hem az hem öz gerektir vesselam.💫
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.