Bir hocamız daha vardı Gerdankıran hoca Ömer hulusi efendi derlerdi, Bir bacağı doğuştan kısa idi kendine mahsus bir yürüyüşü vardı Bu da çok mübarek bir zattı biz bu zattan hadis ve buhari_işerif okuduk icazet almamıza pek az kalmıştı bilmem ki kim fitillemiş
Sultan Aziz
-artık saraya gelmesin demiş
Zavallı adam çok müteessir oldu kahrından bir tarafı felç oldu bunun neticesinde vefat etti işte bu zat da hiç kendi menfaatini düşünmezdi aldığı maaşı bile karısına verilmiş kendisi daima mütalaa ile meşgul olurmuş
Üsküdar’da otururdu vazifesine ve dersine çok bağlıydı hiç bir gün hava çok fena idi
Denizde,ne vapur ve ne de kayık vardı
Pencerede oturup denizde yuvarlanan koca dalgaları seyrederken gözümüze bir sandal işte hemen Dürbünü aldık
Dalgalarla pençeleşen Bu sandala baktık ,saraya doğru gelmeye çalışıyordu biz “ ha battı ha batacak “ diye pencerenin önünde çırpınıyorduk
Şamdan yaklaşınca içinde kimi görelim bizim gerdan kıran hoca Ömer Hulûsi efendi değil mi
Heden yusufta mı koştuk Kancalar Cankurtaranlar hazırladık sandal yaklaştı biz böyle telaş ile uğraşırken bir de baktık ki hoca sandalda hiç istifini bozmadan oturuyor
Sandal güç hal ile yanaştı hocayı sandaldan aldık
“ aman hoca efendi bu havada için zahmet ettiniz” dedik,hoca büyük bir soğukkanlılıkla
-Bugün deniz biraz sertçe imiş , dedi
Ha… Söz nereye gelecekti,evet, İnsan kaç sene yaşarsa yaşasın sonu yine ölüm dünyada kalacak ancak bir nam
Sırrıcemal Kalfa da böyledir
Eğer bir emri hak vaki olursa çok iyi bir nam bırakarak bizden ayrılacaktır fakat çok üzüleceğiz
Az kalsın unutuyordum dün Abdülhamit kalfanın kulaklarının arkasına yakı yapıştırmayı tavsiye ve hatta ısrar etti
Doktorlar bunun iyi bir netice vermeyeceğini izah ettikten sonra
Abdülhamid şu cevabı verdi
-Ben Yıldız’da olsaydım doktorlara fikrimi muhakkak yaptırırdım