Gönderi

" Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değer olmayan bir hayattır."
Geleneksel değerlerin hüküm sürdüğü bir dünya da geleneksel davranış kurallarının yeni oluşan düzene uyumları pratik anlamda zordur. M.Ö. 5.yy'da eski gelenekler yerini bir pazar ya da başarı ahlakına, " Adalet güçlünün çıkarına olandır", "İnsan her şeyin ölçüsüdür." benzeri görüşlere bırakmaya başlamıştı. Sokrates'e göre, bu koşullara uyan toplumsal atmosfer, insanlara neyin doğru neyin yanlış,neyin iyi, neyin kötü olduğuyla yani ahlaklılıkla ilgili birtakım yanlış fikirler aktarıyordu. Bu dönemin bozuk yanlış koşullaması, Atinalılara sözde birtakım değerler, yanlış iyiler aktarıyordu. İnsanların böyle yanlış koşullanmışlık içinde, üyesi oldukları toplumun ve bağlı bulundukları kültürün tüm yaptırımlarını kabul ederek yaşaması Sokrates'e göre sorundu. Ruh ve akıl tarafından düzenlenmemiş böyle bir hayat, Sokrates'in sorgulanmamış dediği hayattı.Bu hayatın içinde olanlar manevi gelişimin değil, şan, şeref, zaferin peşinde kosmaktaydılar. Hedefleri kişiseldi ve toplum tarafından koşullandırılmıslardı. Aslında gerçekten ne istediklerini bilmiyor, toplumun gelenekleriyle üzerlerine yüklenmiş hedeflere ulaşmaya çalışıyorlardı. Ne yaptıklarını bilmiyor, ruhlarını görmezden gelerek mutluluğu kaçırıyorlardı. Yolları felakete gidiyordu, mutsuzluğa gidiyordu çünkü mutluluk ancak ve ancak manevi gelişimle ulaşılacak bir sondu. Kendilerini mutluluğa taşıyacak iyiyi ancak manevi gelişmişlikle görüp seçebilirlerdi. Işte Sokrates'in Atinalıların cahillik içinde olduklarını söyleyerek onları uyandırma çabasına girmesinin temelinde bu görüş vardı.
·
74 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.