Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Çarlar devrinde olduğu gibi, Lenin'de Türk birliğinden korkmaya başlamıştı. Bunun için de Türkistan adını yasaklamakla birlikte, Türkistan Türklüğünü Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan diye parçalara ayırdı ve bunların herbirinin ayrı cumhuriyetini kurmasını emretti. Türkistan artık Orta Asya olarak harita ve tarih kitaplarına geçti. Aynı zamanda birkaç sene sonra iktidarı eline alan Stalin, bu Türk Cumhuriyetinde yaşayan insanların aynı soydan olmadıklarını, özel bir emirle bildirerek konuştukları Türkçe'nin farklılaşması için özel emirler verdi. Benzer kelimeler ve gramer kaideleri değiştirilmeye zorlandı. Aynı zamanda 1930 senesine kadar olan Türk cumhuriyetlerinin orduları lağvedildi. Harp okulları kapatıldı. Türk cumhuriyetlerinde Rus ordu birlikleri yerleştirildi. Türklerden Rus harp okullarına alınacak Türk asıllıların sayısı yok denecek derecede kısıtlandı. Hattâ Türk asıllılardan er olarak askerlik için alınanların sayısı bile yok denecek duruma getirildi. 1939 senesinde Almanların, Polonya'ya saldırılarına kadar Türklerden askere alınanların sayısı yüzde beşi geçmiyordu. Askere alınanlar ise geri hizmetlerde, istihkamlarda çalıştırılıyorlardı. Sembolik olarak harp okullarına alınan Türk asıllıların terfileri ise yapılmıyordu. Aynı senede ve aynı devrede Harp okulundan mezun olan bir Türk, en fazla Yüzbaşı olurken, onun sınıf arkadaşları Ermeni, Gürcü, Ukraynalı ve Rus asıllılar en az Albay rütbesine ulaşıyorlardı. Bütün bunlara karşılık 1937 senesine kadar Azerbaycan Türk adını kullanıyor ve okul müfredatlarında Azerbaycan Türkçe'sinin Anadolu Türkçe'sinin bir kolu olduğu, sadece ağız farkı bulunduğu öğretiliyor ve Türk olmanın gururu yaşatılıyordu. Hatta 1937 senesinde Azerbaycan şair ve sanatkarlarını Kremlinde kabul eden Stalin'in karşısında Azerbaycan'ın büyük şairi Samet Vurgun Azerbaycan Türklüğünden getirdiği selamı şiirleştirmiş ve Stalin'in yüzüne karşı Azerbaycan'lıların Türk olduğunu ve Türklük duygusunun ölmeyeceğini haykırmıştı. Şiir şöyle başlıyordu: Bakûnun parlayan yıldızlarından, Çarşafsız, boyasız Türk kızlarından Güzel vatanımdan, güzel ilimden Bana gönül veren öz sevgilimden Selâm getirmişim şahsınıza ben Bugünden gelecek karinelerden. Yüz yılı aşkın bir zamandan beri Rus istilası altında bulunan Türk milleti Çarların korkulu rüyası olduğu gibi, komünist Moskova ve Stalin'in de korkulu rüyasıydı. Türkler'in milli benliklerini yaşatmaları, bu duyguyla Türkbirliği kurmaları Rusya için en büyük tehlikeydi. Hele Türklerin başına kuvvetli bir başkan geçtiği takdirde Türklerin Rus sömürgesi olarak kalması imkansızdı. Stalin bir Gürcü olmasına karşılık, her şeyi Rusya için yapıyordu. Buna rağmen Ruslar ve diğer Slavlar Stalin'i sevmiyor ve korkuyorlardı. Stalin de Rus milletine hiç güvenmiyordu. Çevresine aldığı Rus asıllılardan kendisine karşı tehlike gelebileceğini tahmin ettiği zaman, hemen idamı için emir veriliyordu. Stalin'in güvendikleri kendi soyundan olan Gürcüler, Ermeniler ve Yahudilerdi.
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.