Marina; duygulara hitap eden büyüleyici anlatımı, gizemlerle örülmüş geçmiş yaşam öyküleri, var olmanın ve ölümün anlamına yönelik vurguları, gotik öğeleri ve çarpıcı sonu ile etkileyici bir kitaptı. Yazarın; Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı serisinde olduğu gibi, gerçekleri ortaya çıkarmaya kararlı bir ana karakter, geçmişe dönüşler ile aydınlatılan gizemler, sadakatin ve dostluğun ön planda olduğu ilişkiler,Barselona'nın tarihi sokakları ve gotik öğelerle çerçevelenmis çok boyutlu bir hikaye yine bu kitapta da dikkatimi çeken unsurlardan. Hikayeyi genel itibari ile beğensem de, tam oturtamadığım bir kaç yer sebebi ile Rüzgarın Gölgesi ve Cennet Mahkum'u yazardan favori kitaplarım olmaya devam ediyor.
Oscar Drai,Barselona'da bir yatılı okulda okumaktadır. Okulun yakınlarda eski malikanelerin bulunduğu bir sokağı keşfederken, bir evden gelen müzik dikkatini çeker. Terkedilmiş gibi görünen bu malikanede yaşayanlar olduğunu keşfeden Oscar'ın Marina ve babası German ile tanışıklığı bu şekilde başlar. Marina ile gezilerinden birinde tarihi Mezarlık'a giderler. Burada her Pazar günü siyahlara bürünmüş gizemli bir kadın, üzerinde isim olmayan, sadece siyah bir kelebek figürünün bulunduğu bir mezarı ziyaret etmektedir. Bu esrarengiz ritüel,Marina ve Oscar'ı, hikayenin peşine düşürecek, karanlıklarla çevrili öyküler, gizemli varlıklar ile dolu maceranın başlangıcını oluşturacaktır.
Gizem, gerilim unsurları ile birlikte sevginin ve hüzünlü bir dostluk hikayesinin de işlendiği bu kitabı ile