Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

288 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Slavoj Zizek okumak içinden önden hazırlık yaparım. Zihnimi boşaltırım, yorgunsam dinlenirim, huzurlu bir ortam seçerim ve kendimi dış dünyadan soyutlarım. Çünkü Zizek yazdıklarıyla öyle noktalara referans veriyor ki; kendinizi paralel evrenlerde yolculuk yaparken buluyorsunuz. Kelime seçimleri, verdiği örnekler, kullandığı terimler zaten başlı başına sizi yoruyor ama aynı zamanda okuma merakınızı da kamçılıyor. Bugün yaşayan filozoflar içinde sanırım en kışkırtıcı olanların başında geliyor. Kitapta bugünün kapitalist ekonomisinin, liberal siyasetinin ve alternatif sol ile işçi hareketinin teknoloji ve sivil toplum hareketleriyle beraber nasıl dönüşüme uğradığını hatta daha da ileriye gidip yozlaştığını anlatıyor. Alışılagelmiş Marksist bakış açısı veya sol protest hareket artık çözüm üretmiyor, kitleleri harekete geçiremiyor. Bununla beraber liberal demokrasiler ve kapitalist ekonomiler de her geçen gün aşınıyor ve yozlaşıyor. Fakat kimse bu dönüşümün farkında değil. Zaman çok hızlı akıyor, devrimler ve yenilikler çok çabuk gelişiyor ve insanoğlu bu değişimlere ayak uydurmakta hatta fark etmekte bile zorlanıyor. Zizek şunu diyor: "Pürüzsüz bir değişimin mümkün olabileceği doğru anı beklemenin bir anlamı yok; o an asla gelmeyecek. Tarih bize asla fırsat sunmayacaktır. Gerçek değişim, sadece eski düzenin devrilmesi değil, her şeyden çok da yeni bir düzenin kurulmasıdır. Ekim Devrimi esnasında Lenin'in "Başaramazsak bize ne olacak?" sorusuna Troçki şöyle cevap vermişti: "Asıl başarırsak ne olacak?" İşte bu mükemmel alıntı bana bugünün Türkiye'sini hatırlattı. Muhalefet partileri ve değişimden yana olan bizler artık bu soruyu düşünmeliyiz ve ona göre hazırlanmalıyız. " Ya başarırsak ne olacak?" Günümüz dünyasında "özgür seçim" üstün bir değer yükseltildiği için, mevcut iktidarların basınla, kanunlarla, çoğunluğun zorbalığı ile kurduğu tahakküm ve denetim mekanizması sanki özgürlüğü ihlal etmiyormuş gibi algılanıyor. Örneğin artan baskılara karşı diktatörlük cümlesini kurduğunuzda size karşılık olarak mevcut iktidarın seçimle işbaşına geldiği ve buranın bir hukuk devleti olduğu söyleniyor. Sözüm ona "özgür seçim" adı altında demokratik tahakküme maruz kalıyoruz. Demokrasinin uzun tarihine bakacak olursanız halkın çok büyük bir kısmının üzerinde tembellik vardır. Çünkü demokrasiyle beraber edinilen bazı haklar ve edinimler uğruna özgürlüklerinden vazgeçtiler. Çünkü gerçek özgürlüğü taşımak ağırdır, sorumluluk ister. İnsanoğlu ise ilk günden beri hep sorumluluklarından kurtulmak istemiştir. İşte Zizek yine geçmişi referans vererek politik değişimin merkezinde anlık patlamaların ve memnuniyetsizliğin öneminden bahsediyor. Örneğin Fransız Devrimi ve Bolşevik Devrimi. Halkın bir anlık yükselen öfkesini ve memnuniyetsizliği doğru bir şekilde kanalize eden liderler kurulu gücü yıkıp iktidara kendileri gelebiliyor. Ve bu harekete katılan halkın aklı başına geldiğinde iş işten geçmiş, yeni iktidar gücü eline almış, atı alan Üsküdar'ı geçmiş oluyordu. Özellikle son Fransa seçimlerinden karşılaştırmalar yapıyor. Le Pen ve Macron mücadelesinin aslında kötü ile daha kötü arasındaki bir tercihten başka bir şey olmadığını vurguluyor. Oy veren halk karar verir, seçimini yapar ancak uzmanlar neyi seçmek gerektiğini önerir. Halk seçiminin görünüşünü ister, gerçek seçme edimini değil. Demokrasimiz bu şekilde işler. Bizim rızamızla; sanki özgürmüşüz ve özgürce karar veriyormuşuz gibi davranırken aslında birilerinin bize dikte ettiği tercihleri seçiyoruzdur.
Güpegündüz Hırsız Gibi
Güpegündüz Hırsız GibiSlavoj Zizek · Eksik Parça Yayınları · 016 okunma
·
197 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.