Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

348 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Kitaptan Yabankekiği Kokusu Alırken Dans Etmek İsteyebilirsiniz...
Sizi alıp uzaklara, Girit'e götürecek ya da götürmek isteyecek bir Roman. İnsanın kendi içindeki çatışmaları, dini, aşkı, varlığı ve amacı genel olarak ele alıyor ve tatlı bir hikayeyle bize sunuyor. İçinde kabul edemediğimiz gerçekleri yazar buna rağmen kendine dayatmış. Es geçilmemesi gereken müthiş bir eser. Korkularımızı, yanlışlarımızı, tutsaklıklarımızı ve canavarlığımızı gözler önüne seriyor ; "Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm." Zorba... "Ama bir daha doğmak elimde olsaydı, ben de Pavlis gibi boynuma taş geçirir, kendimi denize atardım. Hayat ağırdır, en talihlilerinki bile ağırdır. Batasıca!" Roman kahramanın gemide "Zorba" ile tanışmasıyla başlıyor. Zorbanın kendini hizmetçi diye "Patron"a kabul ettirmesi ile başlıyor. Sonra ver elini Girit, linyit, havaalanı, kağıtfaresi, şarap, kadınlar, tanrılar, rahipler, katırlar, domuzlar, keşişler ve daha nicesi... Bizler gururlu hayvanlarız, ama bir yandan da şehvet ve hırs ile boyanmışız. İşte bu romanda da Gurur "Patron", şehvet ve hırs ise "Zorba" oluyor. Şehvet ve hırs dediğime bakmayın, bu öyle katılıkla, acıyla veya hiddetle ilgili değil, Zorba der ki "Dün unutulandır, yarın bilinmezdir, ama bugün yaşanır" diye, işte bu güne kucak açmak ile alakalı. Öyle bir yaşıyor ki, sabahtan akşama işini bir mola vermeden yapıyor, akşama da kendi tabiriyle "domuzlar gibi" karnını doyuruyor, şarap içiyor ve neşesi de yerindeyse santur çalıyor. Ha bir de "bubilinası" yani madam'ı var. Hatta gittiği bir yolculukta patronun parasını yiyor ve bu parayı manastırlıları din üzerinden vurarak telafi ediyor. Aslında burada Patronun olmak istediği ama olamadığı kişi Zorba oluyor ve biz olmak istediğimiz kişileri görünce hayranlık duyarız, Zorba ile Patron bu yüzden mükemmel bir iki dost oluyor. Yunan hatta Ege toprağına felsefe bulaştığından roman buram buram felsefe kokuyor ve son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında, Kazancakis atalarını onurlandırmış. Öyle bir kitap ki bu, yersiz yurtsuz, köksüz, alabildiğine, herkese sesleniyor. Kitabın dini yok, Tanrısı yok. Okuduğunuzda da göreceksiniz ki, kendi dinleri olduğu ve hakim oldukları için hristiyanlık ile ilgili çok metafor ve ironi var. Ama sizi gerçekten güldürüyor. Kitap bittiğinde eminim ki siz de üzülecek ve dans etmek isteyeceksiniz. Bunu da kitabı okuduğunuzda derinlerinizde yaşayacak ve anlayacaksınız. Bizlerin, hepimizin, herkesin içinde yaşayıp sıkıştığı kişi olan patron ve bundan kurtulmuş zorbanın hikayesi eminim ki sizleri de dünyasına alacak. Zincirlenmiş ruhumuzu vura vura öğretiyor bizlere. "Biz, dev gibi bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de, gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaptığımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz: Bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz: Yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz insanlar, yaprağın ucuna kadar varıyorlar; bu uçtan, gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar... Şiir..." İyi okumalar!
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016,1bin okunma
·
212 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.