Yazarın daha önce Kadavra Mevsimi kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabı da okurken içten içe çok beğeneceğimi biliyordum. Kesinlikle çok başarılı ve akıcı bir kitap.
Tarık, yurtdışında psikolog olarak herkesten uzak kendi içinde bazı şeyleri yaşayan, geçmişin peşini bırakmadığı bedel ödeyenlerden sadece biridir. Birgün annesinin telefonu ile babasının vefat ettiğini öğrenir ve vasiyeti ile yıllardır kaçtığı köyüne Doluca yani onlar için Delice'ye yolculukları başlar.
Yıllar önce Tarık daha bir çocukken dedesinin hastalığı ile annesi ne kadar istemese de İstanbul'dan Delice'ye taşınmak zorunda kalırlar. Bir gün dışarı çıkıp dolaşmaya karar verdiğinde top sahasında oynayan çocukları ve kenarda izleyen Kadir'i görür. Kan kardeşiyle ilk karşılaşması böyle olur. Sahada top oynayan çocuklarla neden oynamadığını sorduğunda, Kadir onların bedel ödeyenler olduğunu ve içlerine sadece bedel ödeyenlerin katılabileceğini söyler.
Peki ama nedir bu bedel ödemek?
Neyin bedelini ödüyorlar?
Aralarına girmek için ne yapmak gerekir?
Aklında bir sürü soru ile bir gün Kadir'in de gelmeleri kesilir. O da artık diğerlerindendir. Tarık dışlanma ve yalnızlığın verdiği çaresizlikle araştırmaya bir ip ucu öğrenmeye çalışsa da öğrenildiği pek birşey yoktur. Birgün onların arasına nasıl katılacağını farkeder ve hazırlıklar başlar. Sonrası mı? Başlarda çok güzel ilerleyen dostluklar kötü şans ile Tarık 'ın hayatını mahveder. Kaçıp gitse de kötü şans peşini bırakmaz.
Yani hepsini anlatmak istiyorum ama o zaman da kitabı okumaktan keyif alamazsınız o yüzden ben burada susayım. Kesinlikle harika bir kurgu. Son sayfalarda gözlerimden yaşlar akmasına engel olamadım. Zeynel, Hacer, ve özellikle Ömer'in başına gelenler beni çok üzse bile sonlara doğru en çok Tarık üzdü beni. Kesinlikle tavsiyemdir.
Cüneyt Candaş
·
232 görüntüleme
Kaleminize zihninize sağlık Özlem hanım güzel bir inceleme olmuş 🌟
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.