Büyük bir malikânede doğup büyüyen ve Buck adı verilen bir köpeğin başından geçecek olan bir serüvende özet kitap gibi düşünerek 'Vahşetin Çağrısı' nı bir solukta okuyorsunuz. Aslında London 'Beyaz Diş ' kitabıyla bir kurdun yaşamını ele alırken daha öncesinde kaleme aldığı 'VahşetinÇağrısı' kitabıyla bir köpeğin hayatını anlatmış olsa da her iki eserde de ortak özellikler bulunmaktadır. 'Vahşetin Çağrısı' daha sonra yazılacak olan diğer kitaba aslında bir nevi zemin hazırlamış da diyebiliriz.
#Spoiler
Kurgular hemen hemen aynı fakat olayların merkezinde yer alan başkarekter köpeklerin biri bir kitapta kurdun evcilleşmesi diğerinde ise bir köpeğin bir kurda dönüşmesi olarak okuyucunun karşısına çıkıyor. Pazar kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi gazete eklerinde yer alan bulmacalarda ki yedi farkı bulmak için pürdikkat bir arayışla dikkatlerimizi verdiğimiz gibi değilde iki kitap arasında aradaki farkları bulmak için çok da uğraşmadan bariz görebiliyoruz. İşin özü yazar; aynı mekan, aynı insanlar, aynı yaşam döngüsüyle okura farklı bir açıdan iki canlının yaşama tutunmak için verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Yani bana göre bulmacada ki gibi düşünürsek görünüş aynı fakat içerikte farklılıklar olduğunu okuyarak anlıyoruz.(Tabii diyeceksiniz ki başka nasıl anlaşılabilir,elbette okuyarak ) Yazarın altın madeni bulma umuduyla yaptığı Alaska serüveninde kendisine katkısı olan bu yolculuğun meyvesi olan her iki eserde de doğa ve insanlar üzerine birikimler kazanarak dönmüştür. İyi bir gözlem yeteneğine sahip olduğunu kanıtlayan yazar hayatının büyük bir bölümünü maceraperest ruhu sayesinde anılarla dolu hayatının da eserlerine katkısı olmuştur. London'un bir çok eserinde bu hayat deneyimlerinin etkisinin kalemine yansıdığını görüyoruz. Yazarın her iki kitabını da ard arda okuyarak önce hangisi polemiğini yaşamak istemediğim için incelemelerimde ortak olarak ikisinin bende olan etkisini sizlere daha iyi yansıtacağımı düşümdüm. Gelelim 'Beyaz Diş' kitabına zemin hazırlayan fragman tadında 'Vahşetin Çağrısı ' kitap hakkında ki görüşlerime:
Dört yılını Güney'de kendisini sevip kollayan iyi insanların arasında geçiren Buck; Güney'li köpeklerin artık bundan sonra, Kuzey Kutbu'na doğru yapılması planlanan yolculukta çekilecek kızakların ve o insanları soğuktan koruyacak kürkler için altın madenlerine uzanan serüvende önemli bir rol üstleneceğinin henüz bilmemektedir. Onu bu yolculuğa dahil edecek olan ise malikânenin bahçıvan yardımcısının yani dıdısının dıdısı derler ya işte o kişi kumara olan düşkünlüğü sonucunda kendisini para karşılığı gizlice evden götürüp satması ile başlıyor.
Çabuk kavrayan bir zekaya sahip olduğu için Kuzey ortamında sağ kalabilmek için Güney'de öğrendiği gibi geçerli olan sevgi ve arkadaşlık kavramları, kişisel haklara saygı burada geçerli olmadığını görüyor. Kuzey'de bellemek zorunda kaldığı tek gerçek ise acımsız olmanın yaşamanın ilk kuralı olduğu gerçeği oluyor. Böylece Buck'ta yeni benimsemeye başladığı hayat şartlarına uymaya başlıyor.Tüm bunlar yaşanırken değişim sadece zihinle sınırlı kalmıyor, vücududa bu ortama adepte olarak gelişimini olumlu yönde tamamlamaya başlıyor. Artık vahşi yaşam onu öldüren, avlanmayı seven, insanoğlunun yardımına ihtiyaç duymadan hayatta kalabilmeyi başaran bir köpek yaparken bundan nasibini kasları, günden güne daha bir ihtişam kazanan kürküde alıyor. Yazar 'BeyazDiş' adlı eserinde kurdun zekasını köpek kanından olmasına bağlarken bu kitapta da aynı düşünce ile hareket ederek köpek Buck'un zekasının babası olan çoban köpeğinden geldiğini belirtiyor. London her iki eserinde de köpeklere yol gösteren unsur olarak atalarının anılarından geçen kalıtsal içgüdüler ile tanıdık anılardan yola çıkarak onlara geçmişteki atalarının yaşam döngüsünü birebir aktarıldığı satırlarda okura bunu iyi ifade edişiyle eserini de unutulmazlar arasına koyarak efsaneleştiriyor.
Vahşetin Çağrısı 
Jack London
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.