Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Uslanma Bilmez Karamanoğlu II. Mehmed’e karşı ilk hareket Karamanoğullarından geldi. Padişah değişikliğini fırsat bilen Karamanlılar Osmanlı topraklarını işgale başlayıp Aydın, Menteşe ve Germiyan hanedanlarına mensup beyleri eski topraklarına göndererek Batı Anadolu’da isyanlar çıkarmaya teşebbüs edince, Karaman ülkesine sefer kararı alındı. Ancak Osmanlı ordusu karşısında çaresiz kalan ve direnemeyeceğini anlayan İbrahim Bey barış istemek zorunda kaldı. Sefer esnasında Osmanlı ordugâhına sürpriz bir şekilde Bizans elçilik heyeti gelmişti. Bu beklenmeyen gelişmeden endişelenen padişah; vezirlerin, ulema ve meşayihin de araya girmesi neticesinde İbrahim Bey ile barışa razı oldu. Karaman ülkesini tamamen zapt etmek niyetiyle yola çıkan padişah bu barıştan memnun olmamasına karşın Bizans’ın yeniden kıpırdanmasından endişelendiği için teklifi kabule mecbur olmuştu. Yapılan antlaşmaya göre Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir Osmanlılara bırakılacak ve sefere çıkıldığında Karamanlılar orduya yardımcı asker göndereceklerdi. Osmanlıların Anadolu’da uğraşmalarını fırsata çevirmek isteyen Bizanslılar ise taht müddeisi Şehzade Orhan’ı serbest bırakmak tehdidiyle yeni taleplerde bulunmaktaydılar. Çandarlı Halil Paşa’yla görüşen elçiler şu mesajları ilettiler: “Rumların imparatoru yıllık tutar olarak 300.000 akçe verilmesini kabul etmiyor. Çünkü Sultan Mehmed gibi bir Osmanoğlu olan Orhan, artık olgunluk yaşında bir adam olmuştur. Her gün sayısız kişi ona efendimiz diye hitap ederek gelmekte ve onu hükümdar ilan etmektedir. Ama o bol bol armağan sunmak istediği halde bunu yapamamaktadır. Bu yüzden sürekli olarak imparatordan para istemektedir. Oysa imparatorun onun isteklerini karşılayacak kadar cömertçe bağışta bulunmak imkânı yoktur. Bu yüzden iki isteğimiz var. İkisinden birini seç. Ya Orhan için ödediğin parayı bir kat artır ya da biz Orhan’ı salıverelim. Osmanoğlu’nu beslemek bizim yükümlülüğümüz değildir. Bu giderlerin Osmanlı hazinesinden karşılanması gerekir. Eğer böyle olursa biz onu şehirde tutar, çıkışını engelleriz.” Usta bir diplomat ve devlet adamı olan Çandarlı Halil Paşa, ihtiyatlı dış politikası ve barış taraftarı görüşleriyle bilinmesine karşın o kadar öfkelenmişti ki tecrübeli bir devlet adamından beklenmeyecek şekilde konuştu ve gelen elçilere gayet sert sözlerle yanıt verdi: “Ey ahmaklar! Ey geri zekâlı Rumlar! Beyninizdeki hınzırlıkları çok iyi biliyorum. Ama şimdi bu eski hile ve düzenlerinizi unutun. Ölmüş olan sultanımız uysal bir insandı. Şimdiki ise sizin inanmakta olduğunuz tabiatta değildir. Geri zekâlı adamlar, yeni yapmış olduğumuz yeminli antlaşmayı ellerimizde tutuyoruz. Daha mürekkebi bile kurumadı. Şimdi böyle bir sefer sırasında bizi korkutmak için icat ettiğiniz o umacıları bize gösteriyorsunuz. Biz cahil ve güçsüz çocuklar değiliz. Bir şey yapmak istiyorsanız, haydi onu yapın. Orhan’ı Trakya’nın sultanı ilan etmek istiyorsanız edin. Tuna’yı geçmeleri için Macarlara yardımcı olmayı tasarlıyorsanız, buyursunlar gelsinler. Eğer siz kendiniz saldırıya geçip kaybettiğiniz yerleri geri almak isterseniz gecikmeyin. Ama şunu bilin ki tasarladıklarınızın hiçbirinin başarılı bir sonuca ulaşması mümkün değildir. Aksine şimdi kendinize ait diye kabul ettikleriniz dahi elinizden alınacaktır.” Savaş karşıtı sadrazamın aşırı tepki vermesine karşın aktif ve savaşçı bir dış politika arzulayan padişah, Bizans elçilerine tuhaf bir sakinlikle mukabelede bulundu. Sultan Mehmed, planlarını bozabileceği düşüncesiyle, şimdilik bir saltanat rakibiyle uğraşmak istemediği için, Bizans elçilerini sükûnetle karşıladı. Yakında Edirne’ye döneceğini, tekliflerini oraya gelerek bildirmelerini söyleyerek elçilik heyetini gönderdi.
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.