Gönderi

O zamanlar her ne kadar memleketin vaziyeti pek bozuk, neticenin ne olacağımeşkûk ise de arada yine bir takım şenlikler tertip ediliyor, cirit oyunları, atyarışları güreşler ve emsali müsabakalar yapılıyordu. Mehmet Âkif'in usta birpehlivan olduğunu bir kere daha zikreylemiştim. Şunu da ilave etmek isterim kikendisinden şu sözleri işittim. Benim belden aşağım yukarılarım yani kollarım,omuzlarım, boynum gibi kuvvetli olmuş olsaydı bana çok yazık olurdu. Çünkü ozaman ben başa güreşebilecek ve muvaffak olacak bir pehlivan yetişirdim.Dolayısıyla peder gençliğinin bütün güzide pehlivanlarını yakından tanıyor. Ozamanlar dünya güreş rekorunu kazanan Koca Yusuflar, Kara Ahmedler, AdalıHalil Pehlivan, Hergeleci, Küçük Yusuf, Yaşar Pehlivan, Çolak Mümin Hoca,Kıyıcı Osman Pehlivan gibi dünyaca tanınmış meşhur pehlivanlarımızın bütüngüreşlerini takip ediyordu, bunların bir kısmı ile arkadaşlığı samimiyeti dahivarmış. Meselâ dünya şampiyonu olan Kara Ahmed'i Prens Abbas HalimPaşa'nın himayesi altına vermiş. Bu yolda ona tavassut etmişti. Pek hürmet ileandığı Kıyıcı Osman Pehlivan ta çocukluğundan beri mahallelisi ve arkadaşı idi.Bütün bunları yazmaktan maksadım Mehmet Âkif'in güreş bilir ve güreşir birsporcu, bir meraklı olduğunu belirtmektir. İşte o zamanlar Ankara'da tertip edilenderme çatma güreşler onun pek canını sıkıyor. Sırtı yere gelmeyen gürbüz Türkneslinin Harbi Umumi'den, Balkan Harbi'nden hele mütareke senelerini takipeden Yunan Harbi yıllarında hastalık, açlık sefalet yüzünden düştüğü derininkıraza candan yanıyor. O da pek cılız ve aç pehlivanlarının üç beş kuruşuğrunda acayip bir şekilde boğuşmaları onu yaralıyordu. Mehmet Âkif'e taassupirtica isnat edenler olmuştur. Halbuki o hiçbir zaman ne mürteci ne de softafikirli idi. Onun yalnız başka şekilde tezahür eden taassupları kendine hasgörüşleri vardı. Sıhhaten ve bedenen inkıraz etmekte olan nesil onu çiledençıkarıyor. Birçok cehaletlerin, suiistimallerin de rol oynadığı bu inkıraza nekadar üzülüyordu.Aslında eski köyleri, köy düğünlerindeki güreşleri, levent endamlıpehlivanları, onları candan seyreden zinde ve kavi Türk ırkını tasvir ederkenokuyucu o müşa'şa devrin azametini iftihar ile duyar ve yaşar. Yine aynı eserindeson devrin yeni Harbi Umumi senelerinin harbin, felâketin, sefahatin, zaruretinve cehaletin kasıp kavurduğu Türk köylüsünü, Türk vatandaşını acı acı anlatır.İşte Harbi Umumi sonlarının o bedbaht yıllarında bir köy düğününücanlandırmaya çalışırken; kemikleri çıkmış cılız, aç zavallı iki öküzünsürüklediği sakat bir gelin arabası içinde giden geline şöyle hitap eder: Zavallıkızım, sana baksın da bahtın utansın. Senin nerede medfun olduğundan haberimolmayan ananın ruhuna melekût aguş açarken onun temiz ve saf naşını gizleyentabut! Senin şimdi şu gelinlik arabandan daha şahane idi... geline böyle acırkengüreşlere geçer. Yine yokluğun sefaletin harap ettiği cılız pehlivanları onlarınbitik hallerini tasvir ederek okuyanları bile mahzun eder. İşte bütün dünyadabükülmez kolunun kuvveti dönmez yüzünün mehabeti ile tanınmış Türk ırkınınbu acı tereddisi karşısında ecnebilerin, düşmanlarımızın mevzun endamları,sıhhatleri, demevi çehreleri Mehmet Âkif'i derin bir gıpta acı bir kıskançlıkiçinde bırakıyor. Onların bu üstünlüklerini kat'iyyen çekemiyor, içerliyor,üzülüyor, acı acı feryat ediyordu. Safahat şairi bu cepheden hakikaten mutaassıphem de çok koyu mutaassıptı. O zamanlar Ankara'da tertip edilen güreşlereberaber gittik. Bu müsabakalar da babamı tatmin edemiyor bilâkis üzüyordu.Spordan bahsetmişken babamın talebelik hayatında on sekiz on dokuzyaşlarında Halkalı Ziraat Mektebi'nde talebe iken başından geçen bir hâdiseyinakletmek münasip olacak. Bu meseleyi benden başka, bugün bilen hiç kimsekalmamıştır: Babamın sınıf arkadaşları arasında birisi Musevi diğeri Ermeniolmak üzere iki yaman rakibi varmış. Musevi'nin ismini unuttum. Hem buadamın, babamla ilgisi yalnız derslere inhisar ediyormuş. Sınıfta birinciliğiarkadaşlarına vermek istemeyen bu Musevi'nin bilhassa ziyaziyesi çok kuvvetliimiş. Agop'a gelince o da derslerine pek fazla çalışıyor sınıfta en ileri gelentalebelerin başında geliyormuş. Aynı zamanda vücut itibariyle pek kuvvetli veokkalı olan bu Ermeni biraz da güreş biliyormuş. Lâkin babama nazaran yaşı daileri, kilosu da çok fazla imiş. Lâkin genç Mehmet Âkif Halkalı ZiraatMektebi'nde sınıfında birinciliği bu iki Türk olmayana vermeyi çok büyük birzül telâkki ederek geceyi gündüze katarak çalışmış onları-geçmiş ve sınıfınınbirincisi olmuş... Hatta mektepten aldığı diplomasında bu imtiyazı göze çarpar ve şehadetnamesibirinciliğini kaydeder. Agop, mektepteki talebe hatta hademeler arasındakolunun harikulade kuvveti ve güreşteki mahareti sayesinde önüne geleniyeniyor. Koca mektepte kimse bu genç irisi delikanlıya mukavemet edemiyordu.Mehmet Âkif o zamanlar çok çevik, kuvvetli ve usta bir güreşçi olduğu kadarizzeti nefis sahibi ve mağrur bir Türk genci idi. Agop için bana şöyle söylemişti:Ermeni bildiğin gibi değil dehşetli kuvvetli idi. Arkadaşlarımıçarçabuk altına alıp ezmesi öyle zoruma gidiyor, beni çiledençıkarıyordu ki sana anlatamam... Kendisi ile şaka mahiyetinde dahiolsun hiç tutuşmamıştık. Zira onun da gözü beni pek tutmuyordu.Cüsseten okkaca kendisinden aşağıda idim. Lâkin ondan çok daha atikve daha oyuncu idim. Göz hasmını tanır! O da bunları görüyor, hesapediyor, benimle elense şakası bile yapmaya yanaşmıyordu. Bir gün hiçunutmam. Hüseyin Avni isminde Fatihli bir hemşerim ve benden birsınıf aşağı bir arkadaşımla Agop idman mahiyetinde güreş tutmuşlardı.İdman filân derken Avni'ye boyunduruk çekiyor, şiddetli elenseleriyleçocuğu eziyor, pek müşkil vaziyetlere sokuyordu. Nasıl oldubilmiyorum Avni, Agop'un çektiği şiddetli bir elense ile yere kapandı.Ağzından dişlerinden kan boşanmaya başladı. Artık dayanamadım.Gel Agop dedim biraz da ikimiz idman tutalım. Tereddüt edemedi.Arkadaşlarımın intikamını almak üzere Agop'u tek çapraza aldım.Meydan genişti. Belki on beş yirmi adım sürdüm. Nihayet kavirakibim tutunamadı. Burnu üzerine yüzükoyun yere kapaklandı. Busefer çok iyi kullandığım kündeye aldım. O koca Agop'u kaldıraraköyle bir çevirdim ve sırtını yere getirdim ki bütün bunlar bir buçuk ikidakika içinde olmuştu. Ermeni ne olduğunu şaşırdı. Kıpkırmızı olmuşhâlâ yerinde oturuyor, önüne bakıyordu. İşte o zaman etrafı şiddetli biralkış tufanı çınlattı. Agop'u tam manasıyla mağlup etmiştim. Hiç sesiniçıkarmadı. Yavaş yavaş yerinden kalktı, kafası önünde kös kösmektebin kapısından içeriye girerek kayboldu.Bir riyaziye hocamız Ekrem Bey vardı. O da bu hâdiseye şahitolanlar arasında idi. Muhterem ihtiyar o kadar sevinmiş o kadar heyecanlanmış idi ki: "Yahu Agop'u, Agop'u kaldırdı savurdu attı,Agop kalkar mı?" diye bağırıyor, tuhaf tuhaf hareketler yapıyordu.Kastamonu'da kalan validem Ankara'ya bizim yanımıza gelmek istiyor, buhususta babama üst üste haber gönderiyordu. Her şeyden evvel onlara münasipbir ev bulmak icap ediyordu. Kendisinden daha önce bahsettiğim Kebapçı HacıKadri Ağa evinin müstakil bir bölüğünü babama terk etti. Bunun üzerine annemkardeşlerimle birlikte Kastamonu'dan Ankara'ya geldiler. Artık Ankara'da aileceyerleşmiş idik. Mehmet Âkif bu sıralarda İstiklâl Marşı'nı yaratmış bumuvaffakiyeti 500 lira nakdî bir mükâfat ile tâltif edilmişti. Babam o esnada 500liraya gerçekten muhtaç bir adamdı. Fakir idi. Parası yoktu. Lâkin mâlum olduğugibi gönlü çok boldu.İyi biliyorum ki, babam bu parayı almadı, onu Kızılay'a terk etti... Ben İstiklâlMarşı'nı babamın ağzından ezberledim. Birçok yerlerde muvaffakiyetle okudum.Hatta Ankara'da bir müsamerede büyük bir kalabalığa karşı okuduğum bumanzumeyi alkışlamışlar ve bana matbu bir takdirname vermişlerdi. Babam oesnada yine pek bedbin ve düşünceli idi. Hürmetkârı bulunduğu ErzurumMebusu Gözübüyükzâde Ziya Hoca Meclis'te garip bir istiskale maruz kalmış,bu hâdise pederi ziyadesiyle rencide etmişti. Meclis'te sevdiği Balıkesir MebusuBasri Bey, Abdülgaffur Hoca da Meclis'ten ayrılmışlar Safahat şairiarkadaşlarının kaybına üzülmüştü. O zamanlar Ankara'da Ziraat Mektebi'ne sıksık gidiyor. Orada Halide Edip Hanım, Doktor Adnan Bey, Hamdullah SuphiBey babamı ekseri görüştüğü arkadaşlardan sayılabilirdi.
·
187 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.