Teistler doğrulama ilkesini çürütmeye çalışmanın yanında dinî önermelerin de doğrulanabilir olduğunu kanıtlamaya çalışmışlardır. Bu kanıtlardan birisi John Hick'in ileri sürmüş olduğu "eskatolojik doğrulama" ilkesidir.
Eskatolojik Doğrulama; John Hick mantıkçı pozitivistlerin id dialarına karşın İnanç ve Bilgi adlı eserinde teistin öteki dünyada (ahiret) Tanrı inancını empirik olarak doğrulama şansına sahip ola cağını iddia etmiştir.65 Hick aşağıda özetlenen hikaye ile eskatolojik doğrulamayı şöylece açıklamıştır:
Aynı yolda ilk defa yolculuk yapmak zorunda kalan iki kişi yo lun nereye çıktığını kesin olarak bilmemektedir. Ancak birisi, yolun göksel şehre (celestial cıty) çıktığına diğeri ise yolun herhangi bir yere gitmediğine inanmaktadır. Bu kişiler seyahat esnasında bazan neşeli dakikalar bazan da sıkıntılı anlar yaşarlar. "Kutsal Şehir"e gideceğine inanan kişi yaşadığı neşeli anlan amacına ulaşmak için bir teşvik olarak düşünür. Sıkıntıları ve karşısına çıkan engelleri ise tahammülünün ölçülmesinde bir imtihan ve ders olarak algılar. Ona göre yolun sonunda varacağı şehrin kralı bütün bunları kendisine değerli bir vatandaş olması için hazırlamıştır. Diğer kişi ise bunla rın hiçbirine inanmaz. Seyahati amaçsız ve kaçınılmaz bir gezinti olarak düşünür. Başka bir seçeneği de olmadığından iyi şeylerden zevk almaya ve sıkıntılara dayanmaya çalışır. Onun için bu yolculukta ne bir hikmet ve ne de varılacak bir şehir vardır. Gerçek olan şey sadece içerisindeki iyilik ve kötülüklerle yolun kendisidir.66 Hick'e göre bu iki kişi arasında görünür problem bulunmamaktadır. Yani bu kişiler yolla ilgilenmekten çok geleceği (yani yolun sonunu) tartışmaktadırlar. Ancak hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğu son dönemece geldiklerinde anlaşılacaktır. Yolculuk esnasında tartışılan ve deneysel olmayan mesele, son noktaya gelin diğinde gerçek bir problem olarak karşılarına çıkacaktır.
Hick'e göre bu kişiler yolla ilgili olarak farklı duygulara, ilgilere ve tepkilere sahiptirler. Dolayısıyla birbirine karşıt anlayışları ve yorumları, birbirine karşıt iki söylemin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aralarındaki farklılık da sözel bir tercihin ötesindedir. Teistin zihninde canlandırdığı dünya, bütünüyle ateistin dünyasından farklıdır. Ancak dünyada bulunması nedeniyle yolculuk devam ettiği için, bu farklılık objektif olarak açığa çıkmamaktadır.
Hick'in verdiği örnekte anlatıldığı gibi teist bu dünyada iddiala rını deneysel olarak doğrulama imkanına sahip değildir. Ancak bir gün gelecek ve deneysel doğrulama şansına sahip olacaktır. Ölüm den sonraki yaşama inandığı için de orada büyük bir neşe içerisin de, ulûhiyyeti görsel olarak (beatific vision) tecrübe edecektir.
Hick sonuç olarak doğrulamanın mantıksal ve psikolojik bo yutlarından söz etmektedir. Ona göre "doğrulanma", mantıkî bir kavram olmanın yanında, insan bilincinde gerçekleşen bir tecrübe olmasıyla, aynı zamanda psikolojiktir.67 Dolayısıyla mantıksal ve psikolojik yönü bulunan doğrulama bir anlamda 'bilgi' seviyesindedir.68 Ölümden sonra da insanın (kendi ölümünü hatırlaması gibi) bilinçli tecrübelere sahip olabileceği var sayılırsa, (bu dünyada inandığı şey şayet doğruysa) bir insan için doğrulamanın mümkün olduğu düşünülebilir, inandığı şey yanlışsa zaten yanlışlama söz konusu olmayacaktır.69
65 Hick, Faith and Knowledge, s. 171.
66 a.e., s. 177-8; Hick, Philosophy ojReligion, s. 100-102.
67 Hick, a.e., s. 171.
68 a.e., s. 171
69 a.e., s. 175.